Uzun zaman sonra elime bir kez daha kağıt kalem aldım Zehra. Seni öyle çok özledim ki içimi yakıp kavuran. Papatyalara bile hergün seni anlatmak öyle bir hisle dolduruyor ki bir yerden sonra kalbimin durduğunu hissediyorum. Günden güne çöküyorum Zehra. Senin o şifa dağıtan çorban yok. İyileşemiyorum. Kimse sen gibi çorba yapamıyor. Her yeri gezdim İstanbul’un gezinmedik çorbasını bırakmadım. Ama hiçbiri senin elinin değdiği çorbalar gibi olmuyor. Zehra ben asla sensiz olmazmışım. Olmadı ne sana dair diktiğim papatyalar yaşadı, ellerimde ben gibi günden güne can verdiler ve benim elimden birşey gelmedi zehra. Senden sonra seni bir daha koruyamadım. Beni ben yapan aslında senmişsin? Şimdi sen yoksun bende yokum. Şensiz yaşamak nefessiz yaşamakla bir, ne beni yaşatıyor nede elimin değdiği şeyleri. Bak görüyorsun değil mi? Ben bu kağıtlara hep acımı dökerken ikinci defa seni dökünce nasılda güzelleşti yazılar, sözler. İşte ben senin benim üzerimdeki bu etkini seviyorum. Ben seni seviyorum Zehra’m. Öyle seviyorum ki senin ismini duymak bile maraton koşmuşcasına attırıyor kalbimi. Zehra artık herkesi sana benzetmeye başladım sanki herkes senden bir parça taşıyormuş gibi. Herkes senin o eşsiz ismine sahipmiş gibi. Delirmiyorum değil mi senin yokluğunun beni öldürdüğünü biliyorum ama ben senin yokluğunda deli olmuyorum değil mi? Oluyorsamda sana deli oluyorum zamanında ilk defa senin kokunla sarhoş olduğum gibi. Şimdi gitmeliyim Zehra çiceklerimiz beni bekliyor…
Zehra'ya Ulaşamayan Mektuplar -2
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum