Zaman her şeyin ilacıdır ya da zamanla her şey yoluna girer gibi ifadeleri hayatımızda mutlaka duymuşuzdur. Zaman her şeyin ilacıdır ifadesi tamamen bir avuntudan ibarettir. Bir züğürt tesellisidir de diyebiliriz aslında.
Zaman her şeyin ilacı değildir. Zaman sadece bizi her şeye alıştırır. Yokluğa alıştırır, acılara alıştırır, özleme alıştırır. Zaman, vefat eden bir yakınımızı, arkadaşımızı veya sevdiğimizi bize geri veremez. İsterse üzerinden bin yıl geçsin. Sadece onların yokluğuna alışırız. Sanki onlar hayatımıza hiç girmemişler gibi sanki onları hiç tanımamışız gibi zaman onları bize yavaş yavaş unutturur ama geri veremez.
Zaman, herhangi bir kaza sonucu kopan kolumuzu, bacağımızı vs. bize geri veremez. Zamanla biz kolsuz, bacaksız yaşamaya alışırız. Sanki hiç kolumuz bacağımız olmamış gibi sanki dünyaya kolsuz bacaksız gelmişiz gibi yaşamaya devam ederiz.
Çok ağır, çok pis bir kokunun olduğu kapalı bir yere girdiğimizde en başta o kokuyu çok fazla hissederiz. Beş on dakika sonra o kokuya alışırız. Artık o pis kokuyu almayız, hissetmeyiz. Zaman o pis kokuyu ortadan kaldırmamıştır sadece bizi o kokuya alıştırmıştır.
Şöyle bir kıssa anlatılır: ‘Zamanında çok zengin ama çok zengin bir adam varmış. Sonra ne olduysa bu adam tüm malını mülkünü, servetini kaybetmiş ve fakir düşmüş. Adamın çocuğu babasına sormuş: ‘Baba biz ne zaman bu fakirlikten kurtulacağız?’ Adam da bu soru üzerine çocuğuna şöyle bir cevap vermiş: ‘Kırk gün sonra oğlum.’ Çocuk tekrar sormuş: ‘Yani kırk gün sonra tekrar zengin mi olacağız?’ Baba cevap vermiş: ‘Hayır oğlum fakirliğe alışacağız.’
Sonuç olarak, zaman hiçbir şeyin ilacıdır.