Zaman geçiyor farkında mısınız ?
Hem de öyle yavaş yavaş değil
Göz açıp kapayıncaya dek aniden,
Anlamadan geçiyor..
Kuşlar göçüyor mesela farketmeksizin
Yıldızlar düşüyor pencerinin kenarına
Güneşe kısa bi hoşcakaldan sonra..
Bulutlar yeni bi hâle bürünüyo,
Her minik elin üzerinde şekiller aradığı hale..
Saçlarına ak düşüyor,
Ağaçların dökülüyor yaprakları süzülürcesine yaşamdan..
Bi çocuk yeşeriyor içinde,
Birazı koca bi adam,
Dimdik bi kadın
Birazı hala çocuk..
Büyümek denilen illettin yolcuları oluyoruz,
Büyüyoruz dimi sahiden..
Hemde göz kenarlarımızdaki perdeleri aralaya aralaya,
Herşeye..
Ah,
ne zor şey büyümek dedikleri..
Sonra ilkbahar yaza,
Sonbahar kışa düşüyor..
Zaman izler bırakıyor usulca bedenine
Ki izleri en çokta ruhunun derinlerinde..
Acıtmadan dokundurulan
Ya da çığlık çığlığa kanatan..
Sessizce..
Çelişkili
ve bi o kadar apaçık..
İşte böyle,
Ardına baktığında çocukluğundan kalan bi hatıra oluyorsun ansızın büyüyen..
Kendini buluyorsun aradığında
soluk benzinde yorgunluğunu
Büyüttüğün gözyaşlarını içinde
Ya da çizgilerine sığdırmaya çalıştığın sevinçlerinde..
Seni geçmişe götüren Sen’i taşıyorsun..
Yürek bu ya
Sana seni hatırlatan,
Vakitsiz..
Zaman en çok ne zaman zamansızlaşıyor biliyor musun ?
Ait hissettiğinde,
Var olduğunda,
İçine sığamadığında
Ve bi bakışa tutulduğunda..
Zaman öyle nankör ki
Ufacık ellerinden alıp kaçırılıyormuşcasına,
Çocuksu yüreğinden kanatlanıp uçuyormuş gibi..
Kendine kalamadan bazen..
Rüzgar gibi esip geçen..
Dün bitti mesela,
Bugün yaşıyoruz
Yarın ise meçhul..
Zaman,
Herkesin dilinde,
öyle kısa
O kadar çok..