Etkili iletişimin önemini yadsıyabilir miyiz?
Şöyle çok kafayı yormaz isek…
İNSANLIK açısından da…
UYGARLIK açısından da…
Sanırım…
En önemli buluş/keşif…
YAZININ icadıdır.
Yazmak, sadece duygu ve düşüncelerin baskılı bir biçimde geleceğe bırakılması değildir.
Yazmak ve düşünce ve görüşlerini ifade etmek, her şeyden önce kişiye pekâlâ manevi doyum sağlar.
Ama… Yıllar boyunca teknolojinin ve bilimsel gelişmenin eşiğinde, yazım ve yazmaya dair her şeyin “dönüşüme” uğraması…
İnsanların, yazıya ve yazma eylemine bakışını da değiştirmiştir.
İşte bundan 30 yıl önce…
İnterneti “hayal bile edebiliyor” muyduk?
İnternetten gazete okumayı düşünebilir miydik?
Bugün “daktilonun” yerinde yeller esmekte.
Düşünsenize…
Gazeteciliğe ilk adımını atacak/atmış toy delikanlıların, yazma serüvenini ve haber telaşlarını…
Yine çok uzaklara gitmeye de gerek yok.
Köşeyazarlarını okurken öğreniyoruz:
Muhabirlik dönemlerinde haberleri nasıl telefon marifetiyle haber merkezlerine geçtiklerini…
Sonra sonra belki fax denen cihaz habercilerin imdadına yetişti.
Evet…
Daktilo… Şimdiki bilgisayarın öncüsüydü.
——————–
Tamam da…
Bu kadar gelişme ve değişim yaşarken…
İnsanların duygu ve düşüncelerinin değişime uğramaması, insanı kedere sürüklüyor.
Şimdi artık haberleri de köşeyazılarını da çok fazla zahmete girmeden, “bir tıkla” yerine ulaştırabiliyorsunuz.
Eskiden yazılanlara ve anlatılanlara göre…
Tatlı bir rekabet ve yarış varmış.
Artık iletişimin ve etkileşimin tavan yaptığı bir çağdayız.
Eskiye göre…
Yazar olmak da zor değil.
Orta ayar bir bilgisayarın ve internetin olduktan sonra…
Biraz da “yazma melekesi” var ise…
İnsanlar, artık “kendi çaplarında” yazar olabiliyor.
Ama son günlerde yazılarımda da değindiğim gibi… Tüm bu insanlığın gelişimine rağmen, teknolojik ürünlerin havsalamızı zorlamasına rağmen…
Uygarca bir iletişim ve etkiletişimde bulunamıyoruz.
Son günlerde, gazete köşeyazarlarının birbirleriyle olan polemiklerine rast geliyorum. Ne gerek var, sizlere emanet edilen köşelerden kendi hırslarınızı tatmin etmeye!
Hani hep deriz ya…
Klavye delikanlılığı diye! Gerçekten de bazen toplumun ve kamuoyunun algısını biçimlendiren köşeyazarlarının, böyle pek hoşnut karşılanmayacak durumlara düşmeleri, beni fazlasıyla üzmekte.
Ne gerek var birbiriniz üzerinden “prim” yapmaya!
Aynı şeyler… Sosyal medya denen kontrolü mümkün olmayan azman tarafında da geçerli. Etkili iletişim ve haberleşmeyle sosyal ağların nasıl da yeri geldiğinde sosyal hareketlilik nazarında “manivela” işlevi gördüğünü, geçmişte deneyimlemedik mi?
Sanırım…
Ben, yine “hayal âlemlerinde” dolaşıyorum…