Olağanüstü günler yaşıyoruz. Çok değil bundan birkaç hafta önce “yapılacaklar” listemde önceliklerim bambaşkaydı. Bugün dünyayı gündem yörüngesinden çıkaran, hiçbirimizin daha önce tecrübe etmediği bir durum ile karşı karşıyayız. COVID-19 global bir kriz. İnsan, aile, çalışan, şirket, ülke ve dünya olarak biz krizi nasıl yönettik, yönetiyoruz?
Çin ve İtalya örneğini ele alacak olursak, domino taşı etkisi yaratabilecek bir konuda farkındalığın sonuçları ne denli değiştirdiğine tanıklık ettik. Salgından sonrası da sosyal ve ekonomik sıkıntılar olacağını öngörmek mümkün.
Yönetici Asistanları olarak bizler bu krizi nasıl yönetiyoruz?
Önce Ben
Hangi meslek grubunda olursak olalım bir kriz anında sakin kalabilmek ve aklıselim kararlar alabilmek zor. Zihnin bedeni nasıl etkilediğine ilişkin bilim adamları tarafından yapılan ilginç araştırmalar var.
Araştırmalara göre sinir, gerginlik, yalnızlık, umutsuzluk, sevgi, huzur, mutluluk ve iyimserlik sadece soyut duygu ve düşünceler değil. Bütün bu psikolojik durumlar bedenimizi fiziksel olarak yani somut biçimde etkiliyor. Beyin, bu duygu ve düşünceler doğrultusunda bağışıklık sisteminden kan hücrelerine, kalpten bağırsaklara kadar tüm organ, doku ve hücreler üzerinde değişiklikler yapabiliyor.
Kriz zamanlarında hissetiğimiz endişe, korku, huzursuzluk, uykusuzluk, yeme bozuklukları, yorgunluk ve gitgide fiziksel sağlığımızı etkileyen sonuçlara yol açacaktır.
Koşullar ne olursa olsun, o koşulların üstesinden gelmek için sağlıklı bir zihin-beden dengesini korumak gerekiyor. Mutlaka kendinize iyi davranın!
İletişim Mühendisliği
Yönetici Asistanları olarak bizler “her çalışan” gibi değiliz.
Vermiş olduğum eğitimlerde bir organizasyonu üçgen olarak düşünürsek, yönetici asistanını bu üçgenin neresine yerleştirirsiniz diye sorarım.
Her organizasyonun vizyonu, misyonu, şirket kültürü ve etiği birbirinden farklıdır. Yönetici asistanı bu değişkenlere karşın organizasyonun iletişim mühendisi olarak üçgenin tam ortasında yer alır. Bizlerin üst seviyede alınan kararların, en üst kademeden en alt kademeye kadar olan iletişimde ve bu kararların uygulanmasında vazgeçilmez bir rolümüz vardır.
Kriz zamanlarında organizasyonun iletişimi doğru kurması, iletişimin açık, şeffaf, anlaşılır olduğundan emin olmak bizlerin sorumluluğudur.
Organizasyonun Sinir Ağı
Her kurum canlı bir organizasyondur ve çalışanları kurumun vizyonunu, misyonunu ve etik değerlerini yaşar, yaşatır. Kriz zamanı kurumlar için aslında sıntılı dönemlerdir.
Böylesi zamanlarda belirsizlik,çalışanlar açısından motivasyonunu olumsuz etkileyen bir unsurdur. Yönetici asistanları, organizasyonun sinir ağında ağırlıklı sorumluluk nitelikleri gereği her kademeden her çalışana dokunmakla görevlidir.
Yönetim ekibinin çalışanları ile arasındaki hassas bağı kurarak yönetici asistanları tüm olumsuzluklara karşın organizasyonun sağlığını dolayısıyla performansını etkileyen sinir ağı görevini yerine getirir.
Çözüm Avcısı ve Kabul
Yönetici Asisanını telefon bağlayan, program düzenleyen, seyahat organize eden bir profille sınırlayan kurumlar, önemli bir çözüm avcısından yoksun kalırlar. Bu rol, en çözümsüz durumlarda bile kurumun çözüm avcısı gibi çalışır. Üstelik masasından düğüm olmuş vakalar da eksik olmaz.
Bu açıdan bakıldığında yönetici asistanlığı sadece yöneticinin değil, kurumun da irili ufaklı her konusuna hakim bir pozisyondur.
COVID-19 salgının yol açtığı sosyal ve ekonomik kriz bizlerin çözüm avcısı olma özelliğimizi oldukça zorlayacak çünkü elimizde olan ve değiştirebileceğimiz ve elimizde olamayan ve değiştiremeyeceğimiz birçok soruna çözüm bulma çabası içinde olacağız.
Bir Hitit duasında ” Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ver” der. Böylesi kriz zamanlarında bunun ayrımını yapmak çok önemli çünkü şunu unutmamak gerekiyor, her zorluğun içinde fırsatlar da vardır ve çözüm bulamadığımız sorunlara saplanmak yerine enerjimizi yaratıcılığımızla harmanlayıp katkıda bulunabileceğimiz alanlara yönelmeliyiz. Merak edenler için aşağıda Hitit duasının tamamını paylaşıyorum.
Başta sorduğum soruyu tekrarlamak istiyorum:
Siz bu krizi nasıl yönetiyorsunuz, lütfen yazın ve paylaşın.
Tanrım, Beni yavaşlat. Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir… Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele… Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver . Sinirlerim ve kaslarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür. Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol… Anlık zevkleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiceğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hayallere dalabilmeyi öğret… Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini , yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim… Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır…
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi…
Tanrım, Bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, Değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için SABIR, İkisi arasındaki farkı bilmek için AKIL ve Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak DOSTLAR ver…