Küçük büyük hatalar yapıp, daima büyük dersler alıyorum. Tüm bu bastığım yaş tahtaları alır çeyizime koyarım. Ya da alır cebime koyarım, bilmiyorum belki de cebimdedir ve belki de ağır adımlarımın sebebidir. Anne hani beni hazır doğurmuştun ya… Hani tas tamamdım? “Kalbin gibi ömrün olsun.” lafların artık duadan ziyade beddua niteliği taşıyor gibi. Aman, aman sakın ha diyeyim daha bana dua etme. Olmamış anne bu kalp. Olmamış yani. Ya siz ya da ben bir şeyleri beceremedik herhalde. Şimdilerde içi boş baklavaya benziyor kalbim. Neye elimi uzatsam kolumun da hatrını soruyorlar. Herkesin gözü kolumda. Bugün handan abla “Özgürlüğü ile yalnızlığı bir terazinin iki kefesi gibi birbirine denk olan insanlar, birinden feragat ettiklerinde her iki konuda da iç dengelerinin sarsılmasını kolay kolay göze alamıyorlar.” dedi. Yani korkak da olabilirim anne. Bunların tek ve tüm suçlusu ben de olabilirim. Kendimi, kendi hayatımdan çıkış yapmış gibi hissediyorum. Oldum olası birini olduğu gibi kabul etmeyen, edemeyen insanları anlamadım. Anlama kabiliyetim iyidir aslında ama inanma kabiliyetimde büyük sancılar çekiyorum. Sevgi ve değer kavramı herkes için farklı biliyorum ama bunlar sevgiden anlamıyorlar anne. Efendim? Yok ben yorum yapmak istemiyorum. Yok anne yok, ısar etme. Fikrimin olmadığı konularda yorum yapmıyorum. Fikir sahibi olmak için bazı girişimlerde bulunuyorum elbette, yanlış desem ağır ve hadisizce bir girişim olur o yuzden kötü çevirilere denk geldim demek istiyorum.
Yok Anne Yok Isar Etme
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum