Kırgındı, yorgundu, bu hayata karşı hep içinde bir yenilmişlik vardı. İçindeki o rengarenk cıvıl cıvıl, şen şakrak evlere ölüm sessizliği bulaşmıştı. Her yer gri bi enkaza dönüşmüştü engelleyemedi. İçindeki binlerce insan, çocuk ölürken, o binaların yıkılmasını içinin bir yasa muhtaç olmasını engelleyemedi. Engelleyemediği gibide bir daha da eskisi gibi o rengarenk binaları yerine dikemedi. Hep olur ya hep eskiler ve ilkler güzeldir.
Elindeki sigarayı derin derin içine çekerken sanki susuz kalmış gibiydi. Çiğerleri sigaranın dumanını oksijen misali içinin en derin noktalarına kabul ederken oda zevkle kendini zehirlediğini bile bile içmeye devam ediyordu.
Biliyordu onu içmesi bir halta yaramıyordu. Ama işte içmeyede devam ediyordum.
Sigaranın zararlı olduğuna dair nutukları dinleye dinleye kulakları aşina olmuştu sonuçta.
‘Sen kendini zehirliyosun.’
‘Bir zaman gelicek şimdiki içtiğin sigaralara pişman olucaksın o zaman görücem ben seni.’
Böyle içmeye devam edersen bir süre sonra ölüceksin, ailene evlat acısını yaşatmaya ne hakkın var!!’
Aile mi?! Benim bir ailem olduğuna emin misiniz? Çünkü ben öyle birilerini görmiyorum.
Çünkü hayatım hiç öyle birileri olmadı. Ben hep hayatımda tektim ve bu böyle devam edicek. Benim için aile sıfatının karşılığı sadece ben demek.
Yıkık dökük duvarlarımın altında zorda olsa ben büyüttüm o kız çocuğunu. Yeri geldi kendi kendime sarıldım. Kendimi ben teselli ettim.
Ve bu süreçte yanımda bana aile sıfatı taşıyabilecek kimse yoktu. Bu yüzden gelipte kimse bana aile demesin.
Rengarenk evlerimin yıkıntılarının altındaki kanlı cesetleri bir ben biliyorum. Her gece o enkaza gidip içim cıkasıya ağlayıp soğuk duvarlara sarılarak uyuyan beni sadece ben biliyorum. O büyüttüğüm ama hala içerde sevgiye muhtaç küçük kız bile bilmiyor.
Sonbaharın soğuğuna akşamın ayazıda eklenince vücudumun çoğu yeri kendini hissizliğe bırakırken. Ellerim hala kaçıncı siğarasını bitirdiğini bilmeden küllüğe bastırdı.
Paketten yeni bir sigara alacakken daha yeni aldığı paketin bittiğini fark edip dudaklarından sadece ‘hass*ktr’ sözcüğü döküldü.
Pakedi daha yeni almıştı. Bittiğini nasıl farketmez di ya. Kendine söylenmeleri biraz daha devam ettikten sonra yavaş bir şekilde balkonda oturduğu yerden kalkıp kendini salondaki eskimiş kanepenin üzerine attı. Işıkların kapalı oluşuna şükür edip kafasinın altındaki yastığını sabitleyip uykuya dalmaya çalıştı. Birde keşke beyni ona izin verseydi. Bir süre sonra yorulan beyni karanlığa ve hissizliğe bıraktı kendini.