SÜRECİN SONUNDA:
Bazı süreçler sona erdiğinde, yeni bir tarih beklenirken, insan, yaşadığı o sayılı anların, saniyelerin, saatlerin değerini, öyle bir hiç eder ki birdenbire yaptığı ne varsa bir süreliğine stop tuşuna basıp, bir kenara itiyor, sonra tabir-i caizse bomboş geçiriyor günleri, haftaları, bazense ayları.
Temeli ilişkiye ve sevgiye dayanan bu bataklık süreçlerinin insanda bazı gelişmeleri olumsuz yönde etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim, atıyorum diyet sürecinin başında olan bir sporcuyu, tekrardan karbonhidrat bombaları ile aynı masaya oturtabilir. Hatta daha beteri, sigaraya, alkole, uyuşturucuya itip, gözünün içindeki son ışık hüzmelerine kadar söndürebilir.
BEKLENTİLERİNE İHANET:
Gittiğin bir okulda, yazıldığın bir kursta, yaptığın bir yemekte ya da çıktığın bir yolda, kendine dair olan beklentilerine ihanet ediyorsun, yapma! Bugün asla geri gelmeyecek! Farklı günler bugüne benzeyecek sadece, benzemek, benzerler evet, çok normal, gün güne, insan insana benzer, lakin asla yerini tutamaz.
Beklentilerinizin yerini de farklı başarılarla doldurmaya çalışacaksınız malum süreç sona erdiğinde, size sormak istiyorum, sizce bu olacak mı?
Tutabilecek mi farklı pozitiflikler, bir dönem ki hayallerin yerini?
Tek kelime, hayır. Tutmayacak, züğürt tesellisinden hallice olacak ve en az siz sevineceksiniz o başarılara. Bir zamanlar hayalleriniz, beklentileriniz vardı kendinizden, ihanet ettiniz, sona erdi bazı şeyler, bitti ve gelmeyecek tekrar aynı beklentiler.
Neden peki?
Neden yaptınız?
Bir ilişkinin ihtimali için mi?
Olmayan bir aşk için mi?
Ne için ulan ne için?
Ben söyleyeyim, boş bir beklenti için, boşa giden pırlanta vari hayaller. Kendine ettiğin bu ihaneti de artık bakar bakar hatırlarsın, zira senden başka sebebi yok ki başka birini suçlayasın, suçlarsan da yalnızca kendini kandırırsın.
DİBE DÜŞMEKTEN KORKMA:
Boksör değilsin, kavganda dibe düşmekten, nakavt olmaktan korkup, her sallanışında kendini toparlamaya çalışma, iyice yan, iyice çök, iyice bit.
Bitmediğin her seferde düzeldim sanacaksın, daha da berbat olacaksın, yürüyen, uyuyan, yemek yiyen bir ceset, kokuşmamış ama çürümüş, nefes alıyor ama bitkisel hayatta, gözleri açık ama bilinci kapalı, hayatın sıfır noktası, dibe düşmeden kendini toparlayacağını sanan bir hayalperest.
Böyle zannetmeye devam ettiği sürece, bir kez nakavt olmayı reddedip defalarca nakavt olacak, başarısız bir boksör. Kendini bunu yaparak koruduğunu sanması, ne ironik, kuru bir yaprağı toprağa dikip sulamaktan farksız, öyle değil mi?
AYAĞA KALKACAĞIN AN:
Tabi böyle süreçlerin en sevdiğim kısmı genelde hangi kısmı oluyor biliyor musun?
Bir an geliyor, o an gelene kadar her gün defalarca tokat yiyorsun, lakin sadece o an geldiğinde tekme tokat kafa göz dövülüp, kanlar içerisinde bırakılıyorsun mecaz olarak, komalık ediliyor ruhun, sonra bir bakıyorsun kendine, diyorsun ki “Ben ne yaşıyorum, bana ne oluyor?” sinir krizleri eşliğinde gözyaşı selleri, bomboş bakan gözlerin yavaş yavaş anlam kazanması, gülün kuruyup solmaya durduğu an, kökünden yeniden açmaya başlaması, manalı bir gülümseme, huzur veren bir ses, yavaşça kurulan bir düzen, adım adım toparlanan bir beden, daha niceleri zamanı gelecek, zamanı çok ama çok güzel bir şekilde gelecek üstelik.
Emin ol buna, gelecek, sözüm söz ki gelecek, sadece, sabırsız olma, aceleci olma, düşmeye, darbe almaya, bitkisel hayata girmeye karşı korkak olma, ne kadar çok ertelersen o kadar sert çarpar suratın yere ve o denli fazla acır canın.
Parkta oynayan her çocuk gibi, üstünü başını ne kadar kirletirsen o kadar çok eğlenirsin, devamında eve gider ve bir güzel azarını yersin, sonra üzüntü gelir, göz bebeklerinden akan damla damla tuzlu sular, sonra annenin başını okşayıp, seni duşa götürmesi, yıkanıp yeni doğmuş bir bebek masumluğuna dönmen, gözlerinde tekrar beliren umut, tozun, kirin, pisliğin geride kaldığını fark edip, yepisyeni bir başlangıç yaptığın o an, seni en güzel yolculuğuna taşıyacak olan o an, emin ol en ihtiyacın olduğu, en çok kirlendiğin, yaralarının kanadığı, gözlerinin anlamsızlaştığı, kısacası “Bittim” dediğin an, yine elinden tutulacak ve sana ikinci, bu sefer ki gerçek olan bir şans verilecek.
Sen yeter ki düşmekten korkma, düştükçe kalkmayı öğrenir insan, kalktıkça umudu, umutlandıkça yaşamayı, yaşadıkça da sevmeyi.
E sevince de haliyle, güzelleşmeyi öğrenir.