Yeşil Söğüt Yolu

Yeşil Söğüt Yolu

TANITIM

Üniversitedeki birinci yılımı fazla sağlam olmasa da bir şekilde bitirmiştim. İnsanın yaz tatilinden ne gibi beklentileri olabilir ki? Güneşlenmekten, çimenlere serilmekten ve Yeşil Söğüt Yolu’nda bisiklete binmekten başka hiçbir beklentim yoktu. Yaz beni şaşırttı. Güneş üç ay boyunca yüzünü çok nadir gösterdi. Bir şeyler için uyarılıyorduk ama biz dur tabelasına bakmadan geçip giden gençlerdik. Başımıza geleceklerin habercisi olan yağmurları ciddiye almadık. Viola’da o yaz bütün menekşeler çürüdü. Hiçbir menekşe Onur Ödülü’nü kazanamadı. Herkes d vitamini eksikliğiyle mücadele ederken bazılarımız kapalı havalardan dolayı ruhsal çöküntüler yaşadı.

Biz, bize verilen uyarılara rağmen hayatın bir ucundan tutmadık. Ama geç bile olsa ayağa kalktık. Kendimize bir yol çizebilmek için çamurlara bata çıka koştuk. Yeşil Söğüt Yolu’ndan o yaz kaç defa geçtiğimi bile sayamadım. Oysa hep sayardım. Bu kez sayamadım çünkü oradan geçtiğimi fark edemeyecek kadar dibe batmıştım. Üstüm başım çamur içindeydi. Bizler gençtik. Hayatla başa çıkmayı bilmeyen, birbiriyle nasıl geçineceğini çözememiş bir avuç genç. İntiharın eşiğinden toparladık bedenlerimizi. Siyahlarla dolu dolaplarımızı ateşe verdik. Birbirimizin elinden tutup gökkuşağını takip ettik. Bir kazan altın bulmadık ve bulsaydık da para hırsıyla gözümüz dönmezdi. Çünkü paranın insanları nasıl köle yaptığını biliyorduk. İnsan canının bedelini parayla ödemek isteyenleri görmüştük. Sokağın başında oturan ve arabasıyla sokak kedilerini ezmekten sadistçe bir zevk duyan zengin kadının arabasını çizmek tuhaf bir hazdı. Ama güzeldi.

O yaz, bazı akşamlar çok ağladım. Hepimizin dünyası biraz başına yıkıldı. Dünyayı toparlayamadık belki ama kendi dünyalarımızı daha yaşanılır hâle getirdik. Aşık olduk. Adına aşk denir miydi bilmiyorduk ama ilkokulda olsaydık birbirimiz için avcumuza cetvel yerdik. Birinin gözlerine bakıp kim olduğunu hatırlamadığımı iddia ettim. Her seferinde bana geri döneceğinden emin olarak onu kapımdan kovdum. Biri, kehribar gözlerinde pasifikten daha büyük su kütleleri taşıyan biri, benim için her seferinde geri döndü. Evimin yolunu arşınlamaktan çekinmedi. Benimle Yeşil Söğüt Yolu’nda yürüdü. İnsanların ne kadar tuhaf olduğunu keşfettik. Dostlukların bitebileceğini ama düşmanlıkların da sonsuza dek sürmediğini öğrendik. İyi notlar almanın size sadece iyi bir maaş kazandırabileceğini, iyi insan olmak için iyi notların yetmediğini deneyimledik. Ailelerimizle kavgalar ettik. Bazılarımız geçmişini terk ederken bazılarımız o geçmişte boğulup kaldı.

O yaz, bütün bunlar olurken güneş sadece belirli anlarda parladı. Sokağın başında oturan zengin kadının arabasını çizdikten sonra kaçarken. Yeşil Söğüt Yolu’ndan gitmek yerine farklı bir yol tercih ederken. Kehribar gözlere bakarken. Bazen birbirimize nefret kustuktan sonra ağlaya ağlaya sarılırken. Ama her defasında bir savaştan canlı çıkmayı başardığımızda parladı güneş. Kanla kaplı yüzlerimize vurdu. Tutulan uzuvlarımızı ısıttı. Her şeyden önce insan olmayı keşfettik.Bu uzun ve zorlu bir yolculuktu ama o yaz, karanlıkta da ışığı bulabileceğimizi fark ettik.

Merhabalar. Yazmaktan başka tutkusu olmayan birinden, hepinize selam. Şayet yazmaya başladığım Yeşil Söğüt Yolu, birkaçınızın ilgisini çeker ve destek vermek isterseniz beğenip yorum yapabilirsiniz. Böylece geri dönüt alarak yazma konusunda kendimi geliştirmeye çalışacağım. Umarım okuyan birileri çıkar. Sevgiler.

crazyboneflower
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Mutluluk Pes mi Etti?
Sonraki
2. Dünya Savaşı #2: Yıldırım Düşmeye Başlıyor

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.