Yeryüzü demokrasisi barış, adalet, ve sürdürülebilirlik hedefi ile doğan siyasi bir harekettir. Yeryüzü demokrasisi hak ve sorumlulukların farkında olmaktır. İnsanların yeryüzünü yok etmesi yeryüzünün insana aitmiş gibi davranması. Yeryüzünde bulunan kaynakların insanlar tarafından bilinçsizce kullanılması sonucunda yeryüzünde bazı değişimler meydana gelmiştir.
Reis Seattle’in ‘Yeryüzü insana ait değildir’(12) sözü her şeyi ortaya koyuyor. Şirket küreselleşmesi dünyayı sadece Pazar olarak görmektedir. Bu pazardan sadece kar sağlamak istemektedir. Hiçbir canlının yaşam alanları umurlarında değildir. Bu yüzden doğal kaynakların sömürmekte ve yok etmektedir.
Tohumların ve su kaynaklarının şirketler tarafından özel mülkiyet altına alınması amaçlanmaktadır. Dünyayı özel mülk haline getirmek isteyen örgütlerin aksine yeryüzü demokrasisi yerel ve küresel düzeyde dünyanın bir ortak mülk olduğu görüşünü savunmaktadır. Bu ortak mülkiyet anlayışını kabul etmeyen görüşler kendi çıkarları doğrultusunda ilerlemek istemektedirler. Bu gibi görüşlere karşı çıkmak için insanların bir bütün olması gerekmektedir.
Şirket küreselleşmesi kıtlık kültürünü yaratmaktadır. Şirket küreselleşmesi çiftçilerin ve tüketicilerin özgürlüklerini tehdit etmektedir. Küreselleşen dünya görüşü doğal kaynakların sonunu getirmektedir. Kendini güçlü hale getirmek isteyen ülkeler doğal kaynakları yok etmektedirler.
Amerikalılarda Afrika’da ve Asya.’da ortak mülkleri çevirerek ve orijinal halkları köklerinden kopararak özel mülk yaratmışlardır.
Yeryüzü demokrasisinin başarısı sadece insanların akıbetini değil yeryüzünün bütün varlıklarını ilgilendirmektedir. Yeryüzü demokrasisi yerel bir hareket değildir aksine küresel bir harekettir. Farklı ülkelerde yaşasak da aynı gezegen üzerinde bulunmamız nedeniyle yeryüzünde yaptığımız hatalar ya da sömürüler tüm insanlığı etkilemektedir. Bu yüzden yeryüzüne sahip çıkmalıyız. Her şey sanayi ve teknolojik gelişim demek değildir. Yeryüzünün sunduğu güzelliklerin, faydaları ve verimliliği hiçbir insan teknolojisi sağlamamaktadır. Yeryüzünde bulunan olaylar birbirleri ile bağlantılıdır. Bu yüzden Reis Seattle ‘Her şey birbirine bağlıdır.’der. Yeryüzünün bizim olduğunu hatırlayıp ve insanlığımızı yeniden kazanmak için şirket küreselleşmesini engel olunmalıdır.
Yeryüzü demokrasisi yaşamı muhafaza eden ekolojik süreçleri ve su hakkı, gıda hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, iş ve rızkını kazanma hakkı gibi yaşama hakkının temellerini oluşturan en önemli hareketlerden biridir. Böylece yeryüzü demokrasisi tüm canlıların haklarını korur ve savunur. Şirket küreselleşmesi hareketi insanı ve diğer bütün varlıkları sömürür. Şirket küreselleşmesi gıda ve su kaynakları üzerinde yani hayatımız sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz en temel kaynaklar üzerinde diktatörlük kurmaktadır. Yeryüzü demokrasisi şirket küreselleşmesinin aksine bütün canlıların haklarını korur.
Yok etmek kolaydır önemli olan var olana sahip çıkabilmektir. ‘yeryüzü herkesin ihtiyacı için yeterli kaynağa sahiptir; fakat bazı insanların aç gözlülüğü için değil.’ (Mahatma Gandi)
Matthew Fox ‘Bizim gerçek evimiz kainatın kendisidir.’(27) Yeryüzü demokrasisinde her birey yaşamı mümkün kılan dünya kaynaklarına eşit erişme hakkına sahiptir. Her canlının yaşamaya hakkı vardır. Her ne koşulda olursa olsun bu hakkın o canlıdan alınması zalimliktir. Güçlü olan ülkelerin kendi çıkarları için sistemler geliştirip ve yeteli düzeyde gelişmemiş ülkelere yaptırım uygulaması adalet anlayışına ve insanlığa uymamaktadır.
Ülkeler ekonomik alanda ne kadar büyüse de, doğada ekolojik yıkım sonucunda yitirilen yaşam yeniden meydana getirilemez. Günümüzde mülkiyet altına alınan su kaynakları, barajlar ve yer altı suları özelleştirme projeleri ile çevrildi. Doğal kaynakların özel mülkiyet altına alınması fakir insanların yaşam alanlarını kısıtlamaktadır. Bu durumun sonunda hayatını yeryüzü kaynaklarından sağlayan canlıların yaşam alanları daralacaktır.
Kitabın doksan yedinci sayfasında kadınların kereste şirketlerine karşı ormanlarını ağaçlara sarılarak korumak istemeleri dikkat çekmektedir. Yeryüzü varsa insan vardır. İnsanlar yıllardır kendini geliştirmektedir ama bu gelişmeyi doğa ile birlikte yapmaktaydılar. Ta ki insani hırsların meydana çıkmasına kadar. Her geçen yıl yeni şeyler keşfedildi. Bunu sonucunda güçlü olma ve her şeyi elde etme isteği insanda uyandı. Bu yüzden kapitalist sistemler ortaya çıktı ve yeryüzünde bulunan doğal kaynakları özel mülkiyet haline getirerek hem toplumu hem de doğal kaynakları olumsuz yönde etkiledi.
Dünya bankası IMF kararları demokratik olmayan yollar kullanarak insanlar üzerinde yaptırım uygulamışlardır. Bu kurumların dağıttığı politikalar yoksulların varlığını zenginlere ve küresel şirketlere aktarmıştır. Küresel şirketlere karşı en büyük hareket yeryüzü demokrasisi olmuştur. Her ne kadar kitapta bahsediliyor olsa da hala günümüzde bu gibi durumlar fazlasıyla devam etmektedir. Bu sistemlere önlem almak ya da bir eylemde bulunmak oldukça zordur. Demokrasi ve adaletin istismar edildiği bir dünyada bu sistemlere ne kadar karşı durulabilir. Kitapta her durum gözler önüne serilmiştir. Küresel şirketlerin yeryüzüne neler yaptığını, doğal kaynakları kendi çıkarları için nasıl sömürdükleri, geleneksel tarım ve tohum ıslahlarının nasıl değişime uğradığı kalkınma projesi altında doğal kaynakları bilinçsizce yok ettiklerini görmüş olduk. Küçük bir tohumun ne kadar çeşitli olduğunu, doğanın insanlar için verilmiş bir nimet olduğunu görmeyen bu zihniyet ve sistemler bir gün yok olacaktır. Çiftçilerin arazilerindeki tohum çeşitliliğini korumak için ulusal programlar geliştirilmiştir. Programa verilen isim ilgi çekicidir. Navdanya (dokuz tohum) bu programın amacı tohumları koruma altına almaktır. Tohum gıda zincirinin büyük bir halkasıdır. Bu yüzden tohumları korumak ve onları paylaşmak oldukça önemlidir. Bu program Hindistan da meydana gelmiştir. Amacı yerel tohumları koruma altına almaktır. Yerel tohumları koruma çabası oldukça önemlidir. Çünkü insanoğlu yaşamını bu kaynaklardan sağlamaktadır.
Hiçbir canlı yaşadığı gezegeni bu denli yok edemez. İnsanların yaptığı bu eylemler her geçen gün gezegeni bir adım daha sonunun gelmesini sağlamıştır. Küresel ısınma, yeryüzü üzerinde yapılan santrallerin, tatlı su kaynaklarının ve ormanların yok edilmesinin en büyük nedeni acımasız, açgözlü insanların dünyada var olmalarıdır. Bu sistemlere karşı önlemler alınsa da görüyoruz ki hala dünyamızda doğal kaynaklar ve canlıların yaşam alanları yok olmaktadır.
Endüstriyel tarım tek tipleşme ve monokültüre yol açarak biyolojik çeşitliliğin yok olmasına neden olur. Ayrıca pek çok ekinin soyunun tükenmesine neden olmuştur. Endüstriyel tarım farklı bitki türlerini yok ederek tek tip bitki türleri yaratır. Modern anlamda yetiştirilen ürünlerde meydana gelen hastalıklar geleneksel tohumlarda meydana gelme olasılığı çok düşüktür. Geleneksel tür çeşitliliğini korumanın yararları ise Zambiyada görüldü; ülke içinde mısır oranının doksanı tek tip bir melez mısır örtüsü kullanılarak yetiştiriliyordu. Ancak 1974’te yeni bir küf ürüne musallat oldu ve melezlerin yüzde yirmisini sardı, buna karşılık hastalığın geleneksel mısır üzerinde zararlı bir etkisi olmadı.’ Bu durum doğal çeşitliliğin dayanıklılığını gösteren somut bir örnek olmuştur. Tohumlarda meydana gelen genetik değişiklikler bazı hastalıların ve canlıların artmasına neden olmuştur. Bu gibi değişiklikler ekolojik dengeyi olumsuz etkilemiştir.
LYKKE
Yazar okuru bir mutluluk arayışına çıkarmaktadır ve mutluluk kavramını bilimsel olarak açıklamaktadır. Yazar kitapta yaşadığı deneyimleri anlatmakta ve sorulara cevap aramaktadır. Mutluluk araştırmaları enstitüsü mutluluğu ölçmekte ve insanların mutluluk anlayışlarını, hayata karşı nasıl mutlu olduklarını ya da nasıl mutlu olunması gerektiği hakkında bilgi vermektedir. Mutluluğun zenginlikle ölçülmediği görülmektedir. Danimarka da yaşayan insanların neden bu kadar mutlu oldukları kitapta ele almaktadır. Danimarka da yaşayan insanların 10 kişiden 9 u vergilerini memnuniyetle vermektedir. Vergi oranlarının yüksek olması insanları etkilememektedir. İnsanlar mutlu olabilmek için farklı aktiviteler yapmaktadırlar. Danimarka da yaşayan insanların evleri ortak bir alana açılmaktadır ortak alanda yemek yapılmaktadır böylece çalışan anne ve babaların işten gelince yemek hazırlamak gibi dertleri olmamakta, çocuklarda okuldan gelince yemeklerini yemektedirler. Ortak konut projesi topluluk kadar mahremiyet yaratacak şekilde tasarlanmıştır. Bu konut projesi farklı ülkelerde ilgi görmüştür. Danimarka da komşuluk ilişkilerine önem verilmektedir. Hobi bahçeleri, kitap okuma alanları geliştirilmektedir. Ülke de bisiklet kullanım oranı oldukça yüksektir. Bu durum da sağlık açısından oldukça dikkat çekicidir çünkü bireylerin araba ve toplu taşıma kullanmamaları onun yerine bisiklet kullanmaları sağlıklarını olumlu yönde etkilemektedir. Danimarka’ya kar yağdığında ilk olarak bisiklet yolları temizlenmektedir.
Bisikletle tek başlarına ve güven içinde okula giden 7 yaşında çocuklar vardır. Bu durum mutluluk vericidir çünkü yedi yaşında bir çocuğun tek başına ve bisikletle okula gitmesi günümüzde oldukça zor bir durumdur. Yazarın anlattığı konular her ne kadar ütopik gelse de bazı ülkelerde yaşayan insanlar hayatlarını bu şekilde devam ettirmektedir . İnsanlara bir şeyler aşılamak oldukça önemli bir durumdur. Yazar bu aşılama yöntemini mutluluk tüyoları ile okura aktarmaktadır. Bence kitabı okuyan bireylerde bu mutluluk tüyolarını yapma isteği uyanmaktadır. Dünyanın her yerinde yaşayan insanlar dan mutluluk dersleri alabileceğimiz gözler önüne serilmiştir bu kitapta. Çünkü her insan kentini farklı yollar bularak mutlu etmektedir. Kitapta verilen mutluluk tüyoları ve mutluluk alanında geliştirilen yöntemler oldukça önemlidir . Güzel kalpli insanlar sayesinde her şey mümkündür. Çünkü kalbi güzel insanlar sadece kendi yaşamlarını düşünmez ve zor durumda olan her canlıya yardım eder. Dünya mutluluk raporuna bakıldığında ülkeler arasında 4 puanlık bir mutluluk farkı olduğunu görürüz. Bu durum altı faktörle açıklanır :birlik, para, sağlık, özgürlük, güven ve iyilik. Mutluluk kavramı maddi anlamda ölçülmektedir ama mutluluk para demek değildir. Mutluluk ve umut yoksul, aç, kimsesiz insanları hayata bağlamaktır. “Araştırmada asıl önemsediğim, hayatınız konusunda ne hissettiğiniz” (24) yazar insanların hayatlarında neler yaşadıklarına önem vermektedir. Kitapta bazı insanların hikayeleri anlatılmaktadır. İnsanın hayata karşı bir amacı olmalıdır çünkü insanı hayatta tutan şey hedefleri ve amaçlarıdır. Kitabın 29.sayfasında Aristo ‘nun bir sözü bu konuda alınmıştır. “Aristo ‘ya göre iyi hayat anlamlı ve amacı olan hayattır.”(66) Hollandalılar komşular günü kutlamaları yapmaktadırlar. Bu olay komşuluk ilişkilerini geliştirmektedir. Hatta bu konu hakkında bir atasözleri bile vardır “iyi bir komşu, uzak arkadaştan iyidir.”(68) Bu olay iletişim açısından önemlidir. Böylece yaşadığın bölgedeki insanları tanımış oluyorsun ve bölgede güvenlik alanı oluşmuş oluyor. Bir deneyde sosyal medya kullanıcıları üzerinde yapılmıştır. Bir grup katılımcı sosyal medyadan uzak tutulmuştur. Bunun sonucun da katılımcılardan kayda değer ölçüde daha yüksek yaşam düzeyleri alınmıştır. Kitabın 94. Sayfasında Jante Kanunu dikkatimi çekmiştir çünkü değinilen konu gösterişçi tüketimi engellemek üzerine yapılan bir kanun’dur.”Bir şeyler değil anı satın alın.” sözü oldukça etki. İnsanın yanına kar kalanda yaşadığı anılar değil midir Günümüzün en büyük sorunlarından biriside gösterişçi tüketimidir. Bu konu ile ilgili bir kanun olması çok anlamlıdır. “ülkenin toplam serveti ikiye katlanıyor ama servetin yüzde 90 ‘ı en zenginlere gidiyorsa bu duruma büyüme denmez. Açgözlülük denir.” kitapta değinilen konular çok anlamlıdır. Açgözlü zihniyete sahip insanlar yüzünden eşitsizlik, adaletsizlik gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Bu yüzden dünya nın iyi insanlara ihtiyacı vardır. Bundan do mutluluk yayılmalıdır ve insanlara aşılanmalıdır. Yazarın mutluluk arayışına çıkmasının en büyük nedeni yakın bir dostunu kırk dokuz yaşında kaybetmesi ve annesinin de aynı yaşta ölmesi ona bir çağrı olarak geldiğini anlatmaktadır . Her insanın farklı bir hikayesi vardır ve bir dönüm noktası bence yazar bu kitabı yazarak insanlara bunu kanıtlamak istemiştir. Her ne koşulda olursa olsun mutlaka mutlu olunacak şeyler vardır o yüzden önce insan mutlu olmanın yollarını bulmalıdır. Arayış içine girmek, bir şeyler geliştirme isteği bu gibi düşünceye sahip olan insanlar toplumda bir uyanışa sebep oluyor. “Mutluluğumuzun para temeline dayanmadığını keşfettiğimiz zaman gerçek bir hazine bulmuşuz demektir.” Kitapta ele alınan ülkeler dünyanın ne kadar farklı olduğunu ortaya koymaktadır. Yazarın vermek istediği mesajlar oldukça önemlidir. Araştırmalara göre işe bisikletle gidenlerin aktif olmayan iş yolculuklarını seçmenlere göre yüzde 41 daha az ölüm riski taşıdıklarını ortaya koydu. Dünya da teknolojinin ilerlemesiyle hastalıkların artması doğru orantılı bir durumdur çünkü insanlar fazla hareket etmiyor bunun sonucunda hastalıklar ortaya çıkıyor. Dünyanın en yaşanabilir şehirleri arasında bisiklet binmeye en uygun şehirler olması tesadüf değildir. Bir şehrin zengin olması orda yaşayan insanların mutlu olduğu anlamına gelmez. Bir şehirde yaşayan insanlar mutluysa o şehir başarılıdır.” Halka açık alanlar yaratmak bize sadece daha eşit değil, aynı zamanda daha mutlu bir toplum yaratmanın yolunu açacaktır” (Guillermo) Bu gibi sözler, düşünceler ve fikirler kitapta çok fazladır. Bu fikirleri hayata geçiren ülkeler bir adım ilerdedir. Halkını düşünen halkı için farklı yöntemler geliştiren yönetimler, kuruluşlar oldukça önemlidir. Gelişmiş bir ülke fakirlerin araba sahibi olduğu yer değildir. Zenginlerin toplu taşıma kullandığı yerdir. ” Yazarın vurguladığı eşitlik, hoşgörü, insanca yaşamak, kendi doğrunun peşinden gitme fikri, mutluluğu arama düşüncesi yazdığı bu kitapta üstünde durduğu o kadar fikir düşünce var ki insanın ilgisini çekiyor ve bir şeyler yapma isteği uyandırıyor. Yazar okuru hem bir şeyler araştırmaya hem de her şeyin mümkün olduğunu anlatıyor. Yazarın vermek istediği mesaj oldukça açıktır. Danimarka da yaşayan insanlar çok fazla yemek yerler ama obezite oranı oldukça düşüktür çünkü bisiklet kullanmaktadırlar böylece spor salonuna gitmeden çoğu insandan daha fazla egzersiz yaparlar. İskandinav ülkeleri aile dostu ülkeler sıralamasında her zaman zirvede yer. “Devlet elli iki haftalık ücretli doğum izni imkanı ve bu süreyi partnerinizle aranızda paylaşabiliyorsunuz.” Bu yöntemler halkı olumlu yönde etkilemektedir. ABD ve Papua Yeni Gine de doğum yapan annelere ücretli izin verilmemektedir bu durumlar sonucunda ülke değiştiren aileler vardır. “En mutlu ebeveynler Portekiz de yaşamaktadır.” Hayatının büyük bir kısmını çalışarak geçireceksin ; yaptığın iş keyif alacağın bir şey olmalı”. Bu yüzden hayatında mutlu olduğun yerde olman oldukça önemlidir. Kendi işinin patronu olmak bazı yönden oldukça önemlidir. “Bir sabah kızımın üzgün olduğunu hissedersem işe bir saat geç gider ve ona bir kitap daha okurum.” Aile kavramına önem vermek oldukça değerli bir durumdur çünkü yetiştirilen bireyler hayatlarına daha iyi yön veriyor. Kitapta geçen kavramlar mutlulukla birleştiriliyor. “Hayatının akışını kendisinin belirlediğini hissetmeyen hiçbir insan gerçekten mutlu olamaz (2012 dünya mutluluk raporu 164).”