Yüzyıllar boyunca biz mağaralara ve yeryüzündeki derin tünellere, şeytanlar ve canavarlar alemlerine giden yeraltı pasajları olarak hikayeler anlattık. Bu efsaneler ile şaşırtıcı bir gerçeği gizlemek mümkün mü? Belki gerçekten ayaklarımızın altında gizemli yerler ve açıklanamayan efsaneler vardır, bu dünyanın olmayan. Yeraltı tesisleri, ve hatta tüm şehirler, her zaman dünyanın mitlerinde ve dinlerin çoğunda rivayet edilmiştir. Bazıları tespit edilmiştir, fakat diğerleri de sadece insanlığa i kitaplarda açıklanmaktadır. Bu gezegen ve genellikle tüm ülkelere geçiş sağlayan , binlerce kilometre uzanan farklı yerlere bağlanan yeraltı ağlarının bulunduğu rivayet edilir . Geleneklere göre, bu siteler çoğunlukla yeraltı dünyasına giden yeraltı erişim vardı. ‘Yeraltı’ nda eş zamanlı olarak , kötü varlıkların var olduğu hayali bir yer olduğu kabul edilse de, dini gelenekleri belirli bir coğrafya da , bunların mümkünatını kabul eder .
En ünlü yeraltı şehirlerinden biri Agarta, Dünya’nın merkezinde olmalıdır efsanevi bir yerdir. Orta Asya kökenli efsane olarak, Agarta ‘Asura’, Tanrıların kötü iblisleri düşman bir tohum yaşadığı mağaralar ve geniş bir kompleks olarak tanımlanmaktadır. Hindu mitolojisinde ‘Naga’ adlı bir yarış aşağı teslim edilmiştir, serpiforme görünümlü ve yeraltı mağaralarda yaşayan insan yüzü, akıllı yaratıklardır. Bu yaratıklar ölümsüz ve uçabilirler, ‘Tanrıların oğulları’ olarak tanımlanmaktadır. Maya mitolojisinde ise Xibalba yer altı şehrinin içinden konuşur ve ‘güneş ile toprak’ ‘kahramanlar ve tanrılar’ yaşamaktadır. Bu dünyaya girişin ise Guatemala olduğu düşünülmektedir ve şehir ve sakinlerinin yapıların açıklamasına kitabı ‘Popol Vuh’ olarak açıklanmıştır.
Eski Mısır’da,ise referans resimleri ile dolu ve hiyeroglif ile betimlenen 3 bin odadan , oluşan büyük bir yeraltı tapınağı yapıldı, buraya çıkan bir labirent henüz bulunamadı . Yunanistan’da, ise ‘yeraltı’ miti (o zamandan bu yana farklı bir anlamı olan, Hıristiyanlık tarafından da satın alınan), onlar tanrı ve kahramanların yaşadığı bir krallık vardı. Pluto yeraltı tanrısı, Elysium ve Tartarus dahil olmak üzere çeşitli alanlarda, bölünmüş bir yerdi. Son olarak, bu gizemli şehrin dikkate almak önemlidir Derinkuyu 1963 keşfedilmiştir.
Havalandırma şaftları ve hatta en derin düzeyde hava taşıyan yaklaşık on beş çıkışı ile toprak altında inilir. Inanılmaz Odalar kayalık keşifler erkek, kadın ve çocuk olmak üzere 20.000 insanı barındaracak . Dini merkezleri, depoları, şarap ve sığır mahsenlerin izleri bile var. Şehir bir yeraltı nehri ve su kuyularının varlığından yararlanmıştır. Hala bilim adamları ve mühendisler şaşırtıyor tamamen kendi kendine yeterli küçük bir kasaba, olduğu görülüyor.
Anadolu’da Yeraltı Ülkesi
1960’li yıllarda Nevşehir’in Kaymaklı ve Derinkuyu kasabaların altında yer altı kentleri ortaya çıkarıldı. Nevşehir’in 27 km. güneyindeki Derinkuyu’da 20 yıldan fazla süren kazılar sonunda, toplam 6 kat ortaya çıkarıldı. Odalar tünellerle birbirine bağlanmıştı. Derinlerde henüz ulaşılamamış birçok katın da bulunduğu anlaşıldı. Bölgede kazılar sürdü. Nevşehir’in 18 km güneyindeki Kaymaklı kasabasını altında da bir başka yer altı kenti bulundu. Burada katların sayısı 8’di. her birinde 15 oda vardı. Hem Derinkuyu’da hem de Kaymaklı’da ortaya çıkarılan yer altı kentleri incelendiğinde, ortaya bir mühendislik mucizesi olduğu anlaşıldı.
Mükemmel bir havalandırma sistemi ile ısı daima sabit kalıyordu. Kayaların yapısı yumuşaktı. Fakat makine kullanmadan bunları oymak imkansız gibi görünüyordu. Basamaklar ve dehlizler yoluyla bütün odaların birbirleri ile bağlantısı vardı. Yapılan araştırmalar sonunda, bu yeraltı kentlerinde, Romalılardan kaçan Hıristiyanların saklandığını tespit edildi.
Hıristiyanlar buralarda yaşamış olabilirler, ama kentleri yapmış olamazlar. Çünkü o dönemin bilinen mühendislik tekniği bu kentleri inşa edecek düzeyde değildi.
“Tanrıların Arabaları” adlı kitabıyla bütün dünyada tanınan İsviçreli Araştırmacı Erich von Daniken 1982 yılında Türkiye’ye geldi. Kaymaklı ve Derinkuyu’da incelemeler yaptı. Daniken’e göre, bu yer altı kentleri havadan gelen saldırılardan korunmak için inşa edildi. Peki ama insanlara saldıranlar kimlerdi?
Daniken “Bunlar, bir zamanlar dünyayı idare etmiş uzaylılardı” diyor. İddia gerçekten çok ilginçtir. Çünkü Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı kentlerinin bugünkü halini inceleyen mühendisler, buraların mükemmel sığınaklar olabileceğini ileri sürdüler. Hem de toplam 50.000 kişinin barınabileceği bir sığınak!…Kaymaklı ve Derinkuyu köylüleri arasında yaygın bir amaç var. Onlar ne Daniken’i tanıyorlar, ne de onun tarihi ve bilimi altüst eden ünlü tezlerini…
Köylüler, dedelerinden duydukları, dedelerinin de dedelerinden duymuş oldukları öyküleri anlatıyorlar.
Buna göre, çok eski zamanlarda bu topraklarda melekler yaşıyormuş. Bu melekler buraya göklerden uçarak gelmişler. Ülkeyi çok beğenmişler ve yerleşmeye karar vermişler.
Fakat bir süre sonra göklerden başka ziyaretçiler de gelmiş. Bunlar kötü cinlermiş ve amaçları iyi melekleri yok etmekmiş. Uzun zaman çarpışmışlar ama melekler kötü kuvvetli cinlerle baş edememişler. Onların etkilerinden korunmak için sihirle yer altı kentlerini yapmışlar ve dünyanın içine saklanmışlarmış.
Melekler hâlâ saklanıyorlarmış. Köylüler onların bazı geceler nurdan ışıklar halinde göğe yükseldiğini görüyorlarmış.
Arkeologlar, Nevşehir bölgesinde henüz ortaya çıkarılamamış bir çok başka yer altı olduğunu tespit ettiler. Bu iddiaya göre, -eğer bu doğruysa- Anadolu’nun altında bir yer altı ülkesi var demektir!…
Norveç’teki Dolsten mağaralarının yeraltından ve denizaltından İskoçya’ya kadar uzandığı iddia edilir. Ernst Betha’a göre, Güney Harz dağlarındaki bir giriş İran’a kadar uzanmaktadır.
Mısır’da yayınlanan “Bilinmeyen Dünyaya Giden Esrarlı Yol” adlı kitapta, Gize Piramidi’nin altındaki sonsuz bir tünelden söz edilir. Bu tünel dünyanın içine kadar uzanmaktaydı.
Bilim adamları, Batı Afrika’da Atlantik Okyanusunun altından geçen bir tünel girişi keşfetmişlerdi.
Moskova şehrinin altında Stalin tarafından yaptırılmış bir yer altı sistemi vardır. Burası yüzbinlerce insanı barındırma kapasitesine sahip, askeri komuta merkezleri, tamirhaneleri, hastaneleri, mühimmat depoları ve demiryolları ile tam bir yer altı kenti manzarası arz etmektedir.
Arjantin’in başkenti Buenos Aires’in caddelerinin 15 m. altında, bütün girişleri birbirine bağlı olan bir mağara şebekesi mevcuttur. Bu tip mağaralara Cordoba ve Parana gibi Arjantin şehirlerinin altında da rastlanmaktadır.
Newyork’ta yeraltında bulunan metronun yanında üçgen şeklindeki bir tünel sistemi mevcuttur. Diğer bir tünel sistemi ise, Manhattan’ın altındadır.
Japon yazar Shun Akiba, “Teito Tokyo Kakusareta Chikamono Himitsu” (İmparatorluk Şehri Tokyo: Gizli Yer altı Şebekelerinin Sırrı) adlı kitabında (2002) Tokyo şehrinin altında bir yer altı şebekesi olduğunu iddia etmektedir. (Kaynak: The Japan Times, 1 Mart 2003)
Macaristan’daki Eger şehri yakınlarında oldukça eski ve 60 km. uzunluğunda, yüksek bir teknoloji kullanılarak açıldığı sanılan tünelin kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor.
Afganistan’ın kuzeyinde, Atlantis’ten kaçabilen insanlar tarafından yapıldığı iddia edilen, tünel ve bunker harabeleri bugün bile görülmektedir. Efsanelerde buralarda “Agarti” denmektedir.
ABD’li araştırmacı Dr. Ron Anjard “Pursuit Magazine”de yerlilerin efsanelerini değerlendirdiği bir makalesinde (1978) ABD’de 44 adet yer altı şehri olduğunu iddia etmişti. Bu kabilelerden “Anjard” kabilesi, yer altı şehirleri ve onlarla ilgili medeniyetler hakkındaki bilgilerini halen gizli tutmaktadır.