Uyuyamıyordum.Banyoya girdim ve sıcak suyu açtım.Sıcak suyun beni yormasını bekliyordum.Suyun bedeni yorduğunu ve hafif bir uyku hissi verdiğini biliyordum.Gözlerimi kapamış ve suyun altında lotus oturuşunda bekliyordum.Birkaç dakika sonra kalktım ve duvardaki karoları izlemeye koyuldum.Binlerce su zerreciği vardı ve karolara tutunmaya çalışıyordu.Ama hepsi yavaş yavaş su giderine doğru yol alıyorlardı ve buna mahkumdular.Daha yukarıda olanlar biraz daha şanslıydı zaman açısından.Duvara baktığımda koca bir insanlığı görür gibi oldum.Duvardaki karolara tutunmaya çalışan su zerreciklerine bürünmüş ve birbiri üstünden kayarak gidere karışıyorlardı.Bu durum ilgimi çekmişti ve gözümü karolardan ayırıp gidere baktım.Su zerrecikleri bu sefer de üst üste binmiş karıncalara bürünmüştü.Eğildim ve daha yakından baktım.Giderden sesler geliyordu.Karıncalar yeraltından gelen sesleri duymuşlar ve koştura koştura oraya varmaya çalışıyorlardı.Tam bir hengame.Sanki altta konser veriliyor ve borulardaki fareler de bilet kesmek için bekliyordu bu eşsiz şölene.Bir an, bedenime dayanamayan ruhumun buharlaşıp borulardan aşağı süzülmek istediğini hissettim.Ama koca bir kütle olarak duruyordu orada bedenim ve ruhum bu iş için çılgına dönmüştü.Kemiklerimi ve derimi parçalayıp bedenimden kurtulmak isteyen ruhum bir an için onlara eşlik etmek istiyordu, su zerreciği ya da karınca olarak.Müthiş bir andı.O aşağılardan gelen ses o kadar büyülemişti ki ruhumu, o delikten aşağı kayması an meselesiydi.Aşağıdan gelen ses, daha önce duyduğum ve dinlediğim seslerden farklıydı.Bizim kuşağımızın müziği Bop ya da Rock N Roll değildi.Daha mistik, daha ayinsel bir müzikti.Ağır ve derinden gelen.Tıpkı tüm şehrin yeraltı şebekesinden gelen sesler gibi.Ya da yerüstünde, duvarların içinden geçen sesler.Şofben, fırın ve aspiratör müziği.Sesi daha grotesk ve daha tınılı.Bir an kanımın çekildiğini hissettim.Sonunda bütün bu hissiyat sürecini yaşadıktan sonra ruhum nihayet bedenimden çıktı.Ortada kalan bedenim ise cam gibi kırılarak yere düştü.Ve ruh gider ağzında bekleyip son bir kez dönüp baktı bedenime ve onun kristalleştiğini gördü.Şimdi borulardan geçiyordum ve müziğe doğru koşar adım gidiyordum.Bu arada yukarıdan gelen sesleri de duyuyordum.Bedenimin kırıklarını toplamaya gelen temizlikçinin süpürge darbelerini işitiyordum.Bedenin kırıkları cam kırığına benzemezdi, toplaması daha ağır ve daha gürültülüydü nihayetinde.Borulardan geçerken tüm şehrin pisliğini gördüm.Şehrin kalabalığının, dışkıları ve atıklarıyla nasıl burayı pislettiğini.Yeraltı cemiyeti nasıl dayanıyordu buna acaba.Birbiri içine girmiş ve sağa sola dönen borulardan geçerek ilerlemeye devam ettim.Tam bir labirentti.Borunun bir bölmesinde sohbet eden fareleri gördüm.İçlerinden bir tanesi nüfusun azaltılmasını istiyordu.Ne de olsa, az bağırsak az pislik demekti.Sonunda festivalin olduğu kapıyı gördüm.Smokin giymiş iki fare bilet kesiyordu.Ve tam oraya doğru giderken uykuya daldım…
Yeraltı Farelerinin Caz Festivali
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum