Son zamanlarda derin bir kaybolunmuşluk hissiyle boğuşuyorum.Olmam gereken ve dilediğim profilden hızlı adımlarla uzaklaşıyorum sanki.Hayattaki varlığımız, geliş sebebimiz ve yok oluşumuz kafamın içinde bir döngü hâlinde yolunu çiziyor.Nereye gittiğimi bilmeden tanımadığım yollarda yürüyormuşcasına bir his bu. Zaman zaman herhangi birimizin bulunabileceği bitmişlik evresindeyim.Maneviyattan gittikçe uzaklaştığımı bilerek bi şeylerin kendi kendine yoluna girmesini umuyorum.Kalkıp silkelenip kendime gelmeliyim.Evet, aynen böyle olmalı. Fakat ne yapacağını bilmez durumdayım.Bir elin uzanıp beni bu durumdan çıkaracağını varsayıyorum.Vakit geçiyor ve yavaş yavaş vazgeçiyorum.Bu vazgeçiş bir yok oluş aslında.Bile bile ateşe atmak gibi bir şey kendini.Ve o ateşin odunlarını tek tek kendim için hazırlıyorum.Tam karamsarlığa kapılıyorum ki…
Bir sesleniş ve Ey kulum !Yolun nereye…Nereden gelip nereye gidiyorsun?
Hani bazen kendimize gelmemiz için yeterli olan neden. İste o anda başka hiç bir şeyin önemenin olmadığını tekrar hatırlıyorum.Ne olursa olsun ne yaşamış olursak olalım asla vazgeçmememiz gerekiyor.Kendimizi günahkar olarak adlandırsak,af olunamayacak durumda olduğumuzu düşünsek bile her daim Allah’ın kelamını (Zümer/53) teki ayeti kerimeyi anımsayalım;
De ki: Ey kendi nefsleri aleyhine israfta bulunan, haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
Unutmayalım ki Allah’ın sonsuz rahmeti vardır.Biz sadece tövbe etmeyi bilip ümid etmeyi kesmeyelim.
Yeniden Dönüş
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum