Neredeyse bütün dünyada yılbaşı 1 Ocak olarak belirlenmiştir ve herkes bu takvime uygun olarak kutlamalar yapmaktadır. Biz Türklerin ise hayatlarına Cumhuriyet ile birlikte girmiş olan 1 Ocak, neden yılın başlangıcı olarak kabul ediliyor, her zaman merak edilen bir konu olmuştur.
BBC ise konunun muhatabı olan uzmanlarla görüşmüş ve konuyla ilgili bir haber hazırlamıştır. İşte yeni yılın 1 Ocak olması ve yılbaşının kutlanmasının tarihçesi:
Roma İmparatorluğunun en ünlü hükümdarı Jül Sezar milattan önce 45 yılındayken Jülyen takvimini hayata geçirmişti. Bu takvime göre bir yıl, Dünya’nın Güneş etrafında bir tam sefer dönmesiyle tamamlanan, Güneş takvimiydi. Bugün de bilindiği gibi Dünya’nın Güneş’in etrafında yaptığı dönüş 365 gün 6 saat olduğu için, bu takvimde art arda gelen yıllardan dördüncü yıl 366 gün sürmekteydi.
Takvim yürürlüğe gireceği sıralarda hala ciddi bir sorun vardı: yılın hangi ayla ve günle başlayacağı belirlenmemişti. Romalılar için Ocak ayı diğer aylardan daha önemli görülüyordu. Çünkü Ocak ayının ismi; bir yüzü batıya bir yüzü doğuya bakan Kapılar Tanrısı Janus’tan almaktaydı. Ayrıca Ocak ayının bir diğer önemi de 21 Aralık kış gündönümü sonrası günlerin uzamaya başladığı döneme denk gelmekteydi.
Birmingham Üniversite profesörü Prof. Diana Spencer, Ocak ayının Romalılar için önemini şu sözlerle anlatmıştır: “Romalılar için bunun kuvvetli bir anlamı vardı. Çünkü o berbat ‘En kısa gün’ün ardından gelmekteydi. Dünya soğuk, karanlık, ekinler büyümüyor, tarlalarda yapacak iş yoktu. Bir boşluk dönemindeydi.”
Roma İmparatorluğunun gücü bu yıllarda hız kesmeden bütün dünyaya yayılmaktaydı. Onlar yayıldıkça da takvimleri de yayılmaktaydı. Ancak Orta Çağ’ya gelindiğinde Hristiyanlık dini; Avrupa’ya ve Roma İmparatorluğu topraklarına yayılmaya başlamış ve hatta öyle ki, hâkim olmaya başlamıştır. Bu yüzden de 1 Ocak ‘‘Pagan’’ gün olarak görülmüştür. Pek çok Hristiyan ülke, yılın başlangıcı olarak 1 Ocak gününü görmek istememiş ve yeni yılın Hz. İsa’nın annesi Hz. Meryem’in rahmine düştüğüne inanılan tarih olan 25 Mart tarihi olmasını ve bu şekilde kutlanmasını istedi.
16. yüzyıla kadar neredeyse bütün Hristiyan âlemi 25 Mart gününü kutlamaktaydı. 16. Yüzyıla gelindiğinde ise 4 Ekim 1582 yılında Papa 13. Gregorius, kendi takvimi olan Gregoryen takvimi ilan etti. İlginçtir ki bu takvimin başlangıcı 1 Ocak olarak belirlenmişti ve bütün Katolik ülkelerde 1 Ocak günü yeniden yılın başlangıcı olarak kabul edilmişti. Miladi takvim olarak bilip kullandığımız Gregoryen takvimi, Güneş takvimi olup 1 yılı 365 gün 6 saat olarak kabul eder. 4 yılda bir Şubat ayında ise ‘‘Artık gün’’ eklenir. Gregoryen takvimi oluşturulurken Romalıların Jülyen takvimine 10 gün daha eklenmiştir. Yani 5 Ekim Cuma günü, 15 Ekim Cuma olarak belirlenmiştir.
Protestan mezhebini benimsemiş olan İngiltere ise çok uzun yıllar boyunca yılın başlangıç günü olarak 25 Mart’ı kabul etmiş ve onu kutlamıştır. Bu durum 1752 yılına kadar devam etmişti. Bu yılın içerisinde ise İngiliz Parlamentosu bir karar çıkartarak İngiltere’nin Avrupa’nın geri kalanıyla aynı takvimi kullanması kararı verildi. 2 Eylül günü verilen kararla birlikte İngiltere’de, bir sonraki gün resmi takvimde tarih 14 Eylül’ü gösteriyordu.
Hristiyan olmasına rağmen Gregoryen takvimi kullanmayan Rusya ise Ekim Devrimi yaptıktan sonra 1918 yılında Sovyetler Birliğini kurmuş ve Gregoryen takvimine geçmiştir. Onun ardından da doğunun diğer Hristiyan ülkeleri geçiş yapmışlardır.
Uzak doğuda ise Gregoryen takvimi ile kendi takvimleri birlikte kullanılmaktadır. Müslüman ülkelerinin bir kısmında da Hicri Ay takvimi kullanılmaktadır. Türkiye ise 1926 yılında Gregoryen takvime geçmiştir.