YAZLIKTA SIKILMAK VE KLASİK MÜZİK

Kaynak belirtilmedi

 

 

İnsan yazlıkta neden sıkılır?  Sonbahar geliyor. Hava serinledi ve günler kısalmaya başladı.

                Denizi değil de güneşi seven, Koç burcu bir insan olarak evin içinde olduğum zamanlarda yapmam gereken işler bittikten sonra ne yapacağımı bilmeden gereksiz şeylerle uğraşmaya başlıyorum.  Artık kitap yazmaya da son verdiğim için yazı da yazmıyordum.  Televizyonda birilerinin izlemem ve boş yere zaman öldürmem için gözümün önüne serdiği haberleri ve şiddet içeren dizileri seyretmekten kaçtım.  Müziğimi açtım.  Sözleri olmayan ve bana hayal kurduran müzikleri severim.

                Onları dinlerken yazı yazmak da beni hayal alemine sürükler.  Şu anda Frank Pourcel dinlemeye başladım.  Parçalar ardı ardına kulaklığımdan zihnime ulaşırken zaman zaman gözlerimi kapayıp, eski bir film izlediğim hissine kapılıyorum.  Altmışlı yılların yabancı filmleri gibi. Sanki yüksek bir tepeye çıkmış da oradan manzarayı izlerken, soluklarımı düzenlemeye çalışıyormuşum gibi geliyor. Gördüğüm kasabanın, yeşil alanların, akar suların, hayvanların masalsı görüntüsünü detaylı olarak hayal ediyorum.  Sanki o tepelerin serin, ferah,  tazecik havasını da soluyacakmışım gibi derin bir nefes alıyorum.  Gözlerimi açarsam o tepe ve güzel manzara kaybolacak. O koyunlar- kuzular, yeşil- mavi manzara tepeden aşağı yuvarlanıp, bir renk cümbüşü halinde yok olacakmış gibi. 

                Güzel şeyler düşünmek istiyorum. Haberlerdeki kanlı, öfkeli, sıkıntılı, çare olamadığım acı olayları izlemek beni çaresiz ve güçsüz yapıyor.  Birilerine kızmak, çare olmak, bir sihirli değnekle her şeyi düzeltebilmek de mümkün değil.  Görmek, duymak istemiyorum kötülükleri, öfkeyi, nefreti, ölümü, intikamı.  Diziler de bunlarla dolu.  Anlatan, öğreten, bilgilendiren, eğlendiren hiçbir şey yok.

Şarkı söylemeyi ve dans etmeyi bile unuttuk.

                Frank Pourcel dinliyorum. Hayalimde bale salonu ya da konser salonu canlanıyor.  Ya dansçıların hareketleri canlanıyor gözlerimin önünde ya da o müziğe ses veren çalgıcıların her birini görüyorum.  Bir koreografi oluşuyor hayalimde.  Sahnenin bir ucundan diğer ucuna hoplayarak, sıçrayarak geçen kadınlı- erkekli dansçılar var.  Köy sahnesi canlandırılıyor. Sahnede köy meydanı dekore edilmiş, dansçıların ellerinde oraklar, kürekler, süpürgeler var. Kimisi kapı önünü süpürüyor, kimisi samanları bir yana yığmakla meşgul.  Bu dünyadan çok uzak diyarlara götürüyor beni hayalimdeki dansçılar. Bale güzel bir sanat. Kibar. Kaliteli. Herkesin anlayamayacağı bir sanat. Hissetmek, duyumsamak, dinlemek, hayal etmek bile iyi geldi.

                Orkestra. Şimdi de orkestrayı izliyorum. Keman, nefesli çalgılar, piyano, viyolensel. Piyano. Ve orkestra şefi. Ne güzel bir ahenk var. Ritm aynı tempoda giderken birden öyle güzel bir yükselişle coşuyor ki… Dizi izleyenlerin dünyasından ayrılıp, kendi dünyamda müziğin ritmiyle senaryodan senaryoya geçiş yapıyorum. Dans ediyorum,  orkestra yönetiyorum, köye gidiyorum, tepelere tırmanıp, manzara izliyorum. Bunların hepsi o kadar güzel ki. Mutlu oluyorum. 

                Teşekkürler Frank Pourcel.  Yazlıktaki sıkıntımı giderdin. Beni alıp, herkesin olmadığı, ekranlardan uzak, başka dünyalara götürdün. Sahneye çıkardın.  İzleyici koltuğuna oturttun. Orkestra yönettirdin. Film senaryosu yazdırdın.  Klasik müzik, sanat, dans iyileştiricidir.  Hadi kalkın siz de evin salonunda ya da iş yerindeki  masanızın yanında hafifçe dans etmeye başlayın.  Kulaklıklarınızı takın. Kimse sizi izlemiyormuş gibi iki yana sallanın, hafifçe zıplayın, kollarınızı müziğe uygun şekilde dalgalandırın. Hiç izlememiş ve taklit etmemiş olsanız da ilk kez kendiniz için bale yapın. Sonra gözlerinizi kapatıp, bu dünyaya dönüş yapmadan önce gülümseyin. Kendinizi iyi hissedeceksiniz.        … Ve perde!  Şimdi o karanlık, sevimsiz ve sevgisiz dünyanızdasınız.  Sabır!

Dans Eden Kelimeler
Bale Sanatçısı, yönetmen Kağan Can Odabaşı ile eşi Editör, kitap yazarı Ayşegül Toker Odabaşı olarak yaşadıklarımızı, yaşam denen sahnede karşımıza çıkanları sizlerle paylaşmak istiyoruz.(Böyle diyerek başladık ama maalesef ben Ayşegül, tek başıma sürdürmek zorundayım. Eşim artık bu boyutta değil.)
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Duygusal Olarak İhmal Edilmiş Olabilir Misiniz?
Sonraki
GEL DE ANLAT BUNLARI

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.