Yaşanmayan Aşklara: Kavuşamayan Sevgililer

Kaynak belirtilmedi

BAZILARI YARIM KALIR:

Kimi hikayelerin mutlu ya da mutsuz, herhangi bir sonu olmaz, bazı insanlar hayata yarım kalmak için gelir, birbirlerini erteleme aşığı olan bu kişiler, kavuşmayı beceremez, uzun yıllar boyunca birbirlerinin zihinlerine hapsolurlar, kalpler bir başkasını sevmeyi denese dahi bir isim var ki beyinlerde yankılanan, muhakkak herkesin içinde ukde olan, yeteri kadar şanslı değilsek şayet hiçbir zaman kavuşamamışızdır bu isme.

Hiçbir zaman yan yana yazılmamış, masallara konu olmamış, kitaplarda karşımıza çıkmamıştır böyle aşklar, orada bile yarım bırakılmış, hevesimiz kursağımızda kalmıştır.

Ali ve Nino misali, hiçbir zaman sarılamayacağız onunla ama iş aşka geldiğinde karşımızda göreceğimiz tek kişi o olacak.

Cesaretin insanda az oluşunun yarattığı en büyük etkilerden birisi kesinlikle özgüvende oluşan ufak bir delik, onarılması uzun yıllar süren, sevdiklerine adım atmasını engelleyen, onu karanlığa terk edip kendisini de sonsuz bir sürgüne mahkûm eden, ellerinin ellerine değmemesi için her şeyi yapıp, sonrasında mutsuz ve umutsuz bir şekilde göğü seyreden. Cesaretsizlik, bunun adı yalnızca cesaretsizlik.

KORKAKLARIN MUTLULUĞU DENK GETİRDİĞİ DÜNYADA:

“Ne olabilir ki” düşüncesiyle çekine çekine, araya başka insanlar sokarak, utanarak, mutlu olabilen onlarca insan, kurulan yüzlerce aile, binlerce sevgili var hayatta biliyor musunuz, aşkı şansa veyahut tek taraflı çabaya bırakmaktansa herkesin kendi üzerine düşeni yapması, o doğrultuda bir satranç maçı edasıymışçasına hamleye akılca karşılık verip birbirlerini mat etmeye çalışması, öyle iyi bir his oluyor ki.

Hoşlandığınız kişinin size karşı korku ve çekingenlik dolu eylemlerini seyretmek, yine aynı şekilde ona doğru ürkek bir ceylan edasıyla ilerlemek “Seni anlıyorum” demenin başka bir çeşidi olsa gerek.

İki tarafında flört öncesi arkadaşlık aşamasında ürktüğü ilişkiler genellikle daha uzun süreli oluyor her ne kadar amatörce bir başlangıca sahip olsalar da ilişkide korkak olan insanlar hep, bir süreliğine mutluluğu denk getirebiliyorlar.

Devamındaysa ilişkiyi bir çocukmuş gibi düşünün, onunla ilgilenip masallar okuyup, besleyip, giydirip, olgunlaştırmak, yine iki kişinin karşılıklı olarak konuşacakları konular sonrası alınacak kararlar doğrultusunda ya yoluna ya sonuna diyebilecek konuma gelebiliyorlar, böylelikle ufak bebek adımlarıyla birlikte birbirlerine daha fazla değer vererek ilişkilerinin ömrüne ömür katıyorlar.

Zira empati, ilgi, seviyeli kalabilmek, ilişkilerin sadece yararına, keza zararları da kapatacağı ortada.

Tek tarafın çabasıyla, adımlarıyla, istemesiyle olacak şeyler değil, bireylikten çıkıldığının kabul edilmesi gerek, dostluğun adı aşka evrildiğinde. Ne kadar alıyorsak onu vermeye ne vadediyorsak onu beklemeye ne istemiyorsak onu yapmamayı bilmek ve partnerimizden beklediğimiz güveni ona kendimiz verebilmeye özen gösterebilmek, ideal bir ilişkinin altın kuralları denebilir saydıklarıma.

ERTELEMENİN MANASI NE:

Ben sahiden anlamıyorum, hoşlandıktan ve karşılıklı oluşunun farkına varılmasından sonra bir ilişkiyi ertelemenin manası ne? Hayatta mutluluğa erişmek kadar kolay bir şey yokken insanın kendine mutsuzluğu yaşatmasının en büyük sebebi değil midir bir şeyleri ertelemek?

“Acaba” sözcüğünü arkanıza alıp, türlü türlü bahaneler üreterek kaçıyorsunuz siz koca gerçeklerden, aklınızda ve kalbinizde tek bir kişi var, başkasını düşünemiyorsunuz, ikinci bir ihtimal size iç açıcı gelmiyor, gönül meselesinde tek bir kişinin altını çizmişsiniz ama yine de ona bir adım atmaktan acizsiniz, kaybedeceksiniz, ne kadar çok seviyorsanız o kadar çok kaybedeceksiniz hatta, başkasıyla mutlu oluşunu seyrettiğinizde başınızdan aşağıya kaynar sular dökülecek, kalbiniz hiç acımadığı kadar acıyacak, kaçarken kurtarıcı olarak seçtiğiniz “Acaba” kelimesi mi? O kelime bir ömür sizin lanetiniz olma adına zaman zaman “Keşke” şeklinde yanı başınızda belirecek, büyük bir hatadır, karşılığını bildiğiniz insandan kendinizi soyutlamak, ruhunuzu mutlu etmek varken daraltmayı seçmek.

Geç olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama aklınızda kaldığı sürece asla geç değil, çok zordur bir zihinde iki kişiyle yaşamak, ondan da zoru ise bir kişinin yalnızca isimden ibaret oluşu, düşüncesi yok, kendi kendinize kurduğunuz her sohbette onu da masanıza oturtuyorsunuz, çaresizce tek bir kelime, ufacık bir tepki bekliyorsunuz lakin kayıtsız kalıyor söylediklerinize.

Zihninizde yalnızca ismi var, duvardaki metal plakaya çekiç ve çiviyle çakılmış, uzaklardan göz alıcı düzeyde parlayan bir tabela, her gelenin gözünü korkutacak türde bir tabela. Elbette onu duvardan sökebilir, göz önünden kaldırabilir, çekiç ve plaka izinin üzerini başka şeylerle örtebilir, hatta yetmiyorsa bir de çok sağlam bir boyacı tutup bütün duvarları yeniden yaratabilir veya boyama sorumluluğunu kendiniz alabilirsiniz ki yüksek olasılıkla böyle yapacaksınız.

Canınızı yakan insanla yüzleşmekten ziyade ondan kaçmayı görev edineceksiniz. Deneyen biri olarak söylemeliyim ki bu hiçbir zaman kalıcı bir çözüm olmayacak, hayatın bir gerçeği ölümse ikinci gerçeği o kişilerle er ya da geç yüzleşecek oluşumuz. Kaçınılmazı ertelemekten iki tarafa da bir fayda gelmeyecek şayet zihindeki soru işaretinin son bulması, plakanın üzerini kapatmaktan daha kalıcı bir çözüm olabilir.

DÜŞÜNÜN Kİ:

Düşünün, siz hiçbir zaman sevgili olmadınız, birbirinizin elini tutmadınız, yalnızca arkadaşlığınızı biliyor ona göre tahminde bulunuyorsunuz, çekingenlikte bir mesele değil artık sizin için, dostlarınız bile farkında birbirinize olan ilginizin. Sizi hatta zaman zaman bir araya getirme planları yapıp sonra vereceğiniz tepkiden korktukları için geri çekilebiliyorlar kışlalarına. Onların gözünü bile imkânsızlık olasılıklarınızla siz bürümüşsünüz.

Halbuki her şeyin imkânı var, insanlar uçuyor, köpekler uzaya çıkıyor, olmaz denilen şeyler sırayla yaşanıyor, yaşamakta olduğumuz Dünya’da her geçen gün yeni bir sorun karşımızda beliriyor.

Bütün bunlar olurken bazı insanlar, bazı insanları kendine yasaklamaya devam ediyor, hayatları boyunca yarım bir gülüşe de bu sayede esir oluyorlar.

Ama düşünün ki siz hiç sevgili olmadınız zaten, hiç denemediniz bir şeyleri, hiç tutmadınız birbirinizin elini, kaçmakta olduğunuz kişi eski sevgiliniz değil, yaşanıp biten bir süre yok ortada, sadece sıfır var, yaşanmasını geciktirdiğiniz onlarca anı var, birbirine kırgın iki yürek var, delicesine sinirli ve canı yanan iki insan, odalarının en güzel yerine kocaman bir demir plaka asmış iki yaralı kalp var.

Oluru yok gözüyle bakıp tüm hikâyeye yazık ettiğinizi düşünüyor olabilirsiniz, halbuki birbirinizin evine misafirliğe gitseniz, plakanızı gördüğünüzde anlayacaksınız her şey için hiçbir zaman geç olmayacak olmasıyla, bütün ihtimallerin yalnızca yaşanmamış anılardan ibaret olmadığını.

Hem belli mi olur, geç sanılsa da belki, bazı bekleyişler son bulur.

 

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
OSMANLI’DA RAMAZAN KÜLTÜRÜ
Sonraki
Kürtçe Küfürler Tam Liste ve Anlamları
kürtçe küfürler

Kürtçe Küfürler Tam Liste ve Anlamları

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.