Biz modern toplumunlar her gün farklı bi serüvenin içinde buluyoruz kendimizi ama o kadar tekdüze ki bu serüven akıp giden bi ırmağı izlemek kadar heyecan verici oluyor bazen; sabah uyanıyoruz pes etmiş ni şekilde başlıyoruz güne çünkü o günü kendimiz için yaşamıyoruz patronun oğlu amerikada daha çok para harcasın diye vakit öldürüp kendimizi yıpratıyoruz uyanır uyanmaz ilk ölüm gerçekleşiyor erken kalkabilmiş bi şeyler atıştırabilmişsek ne mutlu ama ne mümkün uyumak ve mesai saatlerini düşersek kalmış 5 saat sana fark ettin mi günün sadece dörtte biri senin onda da yorgun ve bezmişsin metroya biniyorsun bir sürü potansiyel tehlikenin içinde senin gibi onlarca insan herkes mutsuz her yer karanlık içinde sanki kan ter içinde inmişsin o duraktan bir kez daha ölerek e bir de geç kalmalar yok mu illaki o 15 dakika geç kalınır müdürün kendi gecikmelerini hiçe sayarak bir de basmış fırçayı bu kez iyice sıfırlanmış moraller başlamışsın saçma sapan dosyaları incelemeye ona mail buna mail atıpdurmuşsun masada oturmaktan homo erectus’a benzemişsin öğle yemeğinde bi tavuk dürüm sipariş etmişsin tabi mesai saati yoğunluk buz gibi sırf doymak için yemişsin onun bunun dedikodusu derken ölümün ikinci safhasını yaşıyorsun sevdiğin o yan masadaki sekreterin patronla ilişkisi konuşuluyor atmışsın içine akşam kafayı cekmeyi planlıyorsun unutmak için kendini bırakıveriyorsun exel dosyalarının içine saat 3 4 5 oluyor sonunda eve gideceksin ama nerdee şımarık müdür bütün sunumları başına yıkmış otur bitir hadi al sana bi ölüm daha
Ne için yaşıyoruz biz modern köleler altmış beşten sonra gelen hayat için mi ya da haftada bi gün olan tatilde avmleri rahatça gezmek için mi ben size söyleyeyim biz modern köleler patron daha çok kazansın diye devlet daha çok vergi alabilsin diye kölelik ediyoruz ve bize verilen bu ömürleri umarsızca yırtıp atıyoruz…
Anlayana bir söz vaki anlamayana bin söz safi