Bir an olsun zaman ve mekandan uzaklaşıp, söyleyeceklerime kulak vermenizi istiyorum. Düşüncenin sonsuzluğuna bırakın kendinizi. Çevrenin kelimeleriyle düşünmeyin bir kerede, bir kerede izin vermeyin sınırlanmalara. Neden hep aynı tuzağa düşüyorsunuz? Kimden duydunuz bunları, kim emretti size? Bırakın size desinler; kötü, çirkin, absürt. Onların bedenleri ve ruhları sıkışmıştır. Gerçekten uzaklaşın artık insanlardan, ülkenizden, gruplarınızdan. Sarılın doğanın kendisine. Doğa değildir insan, bir kere doğa sessizdir. Sesini duyularınla dinlemessin, başka yere hitap eder o. Çokta merak etmeyin o hitap ettiği yeri. Merakındır belki de o hitap yeri. Hitap eden doğa, doğanın doldurduğu yer merak. Budur işte huzur, daha ne bekliyorsun ki? Nesneyle donatmak mı kendini? Ah şu nesnelerle donatılmış insanlar! Nesnelerin kendisinden başka şey bilmez, onları konuşur dururlar, uzaklaşın onlardan.
Neden diyorum bazen, neden insanlar kötülüğe bu kadar yatkın? Neden yatkınsınız? İyiliğiniz bile kötülük. Kötülüğe yatkınlığınız doğuştan mıdır? Bu mudur bahaneniz? Etrafınıza bakın, bedenlerini yemekle, ruhlarını ‘mış’ gibi yaşamlarla dolduranlara bakın, ‘desinler’ ahlakına bakın. Yapmak için yapın, yapın ve bitsin, daha ne bekliyorsun orada? Dostlar! Yanlış yapın, kötülük yapın, acımasız olun; ama yapın. Kötülüğü bile beceremiyorsunuz artık. Onun bile tam hakkını veremiyorsunuz. Merak ediyorum; kötülük doğuştandır diyenlerin içindeki rahatlığı. Kendi varlıklarını nasıl bu kadar kolay inkar edebiliyorlar? Ben yokum, her şey o’dur nasıl diyorlar? Düşüncenin ebediliğinde kaybolun. Orada bir yerlerde hakikat, nesnelerde veya onun dünyasında değil. Sizi çevreyelen kalıplarda değil. Onlar maskelenmiş insanlığın tarihsel durumudur. Aşın tarihin arıziliğini artık. Düşünülenlerle düşünmeyin, yaşanılanları yaşatmayın. Hiçbir şeysen sessiz kal bare, işte o zaman bir şey olabilirsin. Gerçekten, kim şu size sürekli konuşmanızı söyleyen? Neden alışılmışlığı sürdürmek için çabalıyorsun? Seni harekete geçirmek isteyen bu canavar kim? Dur, hareket etme, yayma kokunu bare diğerlerine.
Neyse artık, karanlığa dönmenin vakti geldi. Şimdi hesapla, ne kadar uzaklaşabildim o mağaradan? Sor kendine, ne kadar aklımı, duygularımı koyabildim kenara? Karanlıkta mı okumaya çalıştım yoksa?