Mesela bütün duygularınızı, hayallerinizi, hayat hakkındaki düşüncelerinizi, tecrübelerinizden yola çıkarak nasihatlerinizi, şimdiye kadar düşünüp de konuşmadığınız bir çok şeyi anlatan ve edebi gücünüzü de kullandığınız bir kitap yazdınız. Çünkü bu kitabı yazacak bilgi birikiminiz, yeteneğiniz imkanınız ve en önemlisi sizi anlayacağını düşündüğünüz birileri var. Neden yazmayasınız ki? Bilinmek paylaşmak ve anlaşılmak istiyorsunuz. Bu kitabın okunmasını ve daha da önemlisi okuyanların sizi anlamasını, hatta daha sonra sizle iletişime geçip sizi çok iyi anladığını size göstermesini istemez misiniz? Çünkü siz o kitabı her şeyden önce anlaşılmak için yazdınız. Belki bundan önce sırf anlaşılamadığınızdan ötürü bir çok hayal kırıklığı yaşadınız. Kimse beni anlamıyor diye çok üzüldünüz. Birilerinin tam da demek istediğiniz şekilde sizi anladığını görmek sizi çok ama çok mutlu eder değil mi?
Buradaki temel mesele anlaşılmaktır. İşte yukarıdaki örnek gibi Allah da yazdığı evren, doğa, insan ve indirdiği kitaplarıyla bilinmek ve anlaşılmak istemektedir. Biz de zaten tüm donanımlarımızla buna göre yaratılmışız. Öyleyse biz de bize demek istenileni düşünmeli ve anlamaya çalışmalıyız. Ki insan her şeyde bir mana aramak üzere programlanmıştır. Allah kendisini anlayabilecek bir varlık olarak insanı yaratmıştır. Rabbimizin bütün bu kitaplarının içinde yaşadığımız halde bize demek istenileni görmemezlikten ve anlamamazlıktan gelmek ne derce insan olan bizlere yakışır?