İnsan ruhu Yaradana akan bir nehirdir. Kendimizi bir serbest bırakabilsek o nehir varması gereken yere çok rahat akabilir. Fakat çoğumuz bir türlü ruhumuzu özgür bırak(a)madığımızdan o nehir farklı yönlere, suni yataklara akıyor. Bir türlü ‘’gerçek doğal’’ olamıyoruz. Biz olması gerekenin tam tersini yapıyor, ruhumuzun yerine nefsimizi serbest bırakıyoruz. Nefsimizin değil, ruhumuzun nehrine set çekiyor, suni yönlendirmelerle bu nehri akıtmaya çalışıyoruz. Yapay olarak yönü değiştirilen, baraj kurulan bu nehrin oluşturduğu bu göleti yada aktığı denizi bizim gölümüz-denizimiz zannediyor, oralara girip, çırpınıp duruyor, bazen de boğuluyoruz. O yüzden bir türlü rahat edemiyoruz.
Çok strese girdiğimiz zaman arkadaşlarımız bize ne diyor: Yahu bi bırak kendini bi rahat ol, her şey olacağına varır. Böyle diyorlar değil mi? Aynen de öyle; her şey olacağına varır. Bi bırakalım kendimizi bi rahat olalım dış dünyadaki bir sürü gereksiz uyaranı, nefsimizi değil, iç sesimizi yani vicdanımızı dinleyelim. Ruhumuz akacağı yere varır zaten.
Benim Allah ile arama kimse giremez diyoruz değil mi? Pekala neden O’nunla aramaıza dünyayı koyuyoruz, neden nefsimizi koyuyoruz, neden din adına yanlış işler yapanları koyuyoruz? Allah ile benim aramdan onlara ne. Birçokları bunlarla oyalanıp, bunlara takılıp ruhlarının nehrine set çekiyorlar. Hani bizim Allah ile aramıza kimse giremezdi, hani bize kimse karışmazdı. Bak, sen hiç farkında olamadan girdiler bile. Allah ile aramıza koyduklarımızı illa türbelerde aramamak lazım.
Nefis konusunda, inanç ta günümüz psikoloji bilimi de hemen hemen aynı şeyleri söylüyorlar. İsimlendirmeler farklı sadece. Dünyayı biliyoruz zaten. Karar vermek bizim elimizde ve bu konuda bizi zorlayabilecek özgür irademize engel olabilecek hiçbir şey yok. Evet bizi yanlış yönlendirmeye, aklımızı çelmeye, seçmememiz gereken şıkkı işaretlettirmeye çalışan bir sürü dış etken ve bizim de adeta bir çocuk gibi yararını zararını bilmeden, sadece aldığı keyif için hareket eden bir nefsimiz var. Ama diğer yandan aklımız, vicdanımız ve özgür irademiz de var. Ve doğru seçimi yapıp o ilk adımı atarsak rahman ve rahim olan rabbimiz var. Seçim bizim elimizde. The Matrix filminde geçen benzer bir sahnede Morpheus’un Neo’ya kapıyı göstermesi gibi aklımız ve vicdanımız bize sadece kapıyı gösterebilir kapıdan girecek olan bizleriz. Önemli olan işte o ilk adımı atıp kapıdan girebilmek. Gerisi daha kolay. Yeter ki samimiyetimizi doğruya-gerçeğe-hakikate yaklaşma çabamızı kaybetmeyelim.