Bazen bir düşünceye takılıp kalıyoruz. Evet, bu defa çözdüm bu olayı bu dava burada kapandı artık kafamda bitirdim desekte olmuyor. Başka bir zaman yine aynı girdabın içinde dönüp durduğumuzu görüyoruz. Ne oluyor oralarda? Beynimizin bize anlattığı şey ne? Tek çözüm sanki geçmişe gitmek ve senaryoyu değiştirmek yeniden kurgulamak oluyor ama bu mümkün değil. Yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı ama en kötüsü de yapamadıklarımızı düşünüp duruyoruz. Şimdi yapamadıklarımız üzerinde düşünmek istiyorum. Sanırım en çok acıtanı bu.
Suçluysa bir insan yaptıkları için ceza verilir. Ve o suçlu ” evet, ben bu hatayı yaptım ve karşılığında cezası neyse çektim” der. Nispeten olay kafasında biryerlerde bitmiştir. Bir etki-tepki mekanizması işlemiştir orada.
Yapmak isteyipte yapamadığımız tüm o şeyler kendimize karşı işlediğimiz en büyük suçlardan değil mi? Evet, öyle ne yazık ki! Peki bunun cezasını yıllarca içimizde hissetmemize rağmen neden bir gram bile azalmıyor.
Tüm o içimizde biriktirdiğimiz şeylerin yükünü omuzluyoruz aslında ve içimizi birer çöplüğe çeviriyoruz. Kendimizi çöp kutusu yapıyoruz. Hayat tüm ışıklarıyla, çiçekleriyle ve renkleriyle önümüzden giderken biz sadece izliyoruz. Uzanıp o renklerin o kokuların elimize bulaşmasına izin vermiyoruz. Bazıları buna erdem diyor ve bununla gurur duyuyor. Bunlara özeniyorum ne yalan söyleyeyim! Cehalet mutluluktur misali… Bazıları da içten istiyor hatta çırpınıyor ama bataklığa yapışmışçasına olduğu yere çakılı kalmaktan öteye gidemiyor. Neden? Çünkü en büyük engeli kendi.
Önümüzde dağ olsun dere olsun okyanus olsun aşılır, delinir, yüzülür ama önümüzde kendimiz duruyorsak işte o engel geçilemiyor. Bir insan nasıl aşar kendini, bu gölgenden kaçmak gibidir. İçerden müdahale edemeyiz kendimize dışardan gelen eli de tutamayız yaralarımız düzelmedikçe. İçinde bulunduğumuz o bataklığa battıkça batarız. Tüm o yapamadıklarımız ağırlığımızı arttırdıkça yavaşça dibe doğru çekiliriz. Aslında bir köke tutunsak sadece uzanıp o çiçeklerden birine sarılsak hayatta kalabilir ve kervanına katılabiliriz. O hayatın normal akışı içinde olabiliriz. Ama öncesinde aşmamız gereken bir kendimiz var. Bunun kolay olduğunu kimse iddaa edemez. Nasıl bu hale geldim, neden böyle oldum en temel sorulardır. Cevapları ararsak buluruz ama sadece içinde bulunduğumuz durumu anlamlandırırlar sonuca baktığımızda hala bataklıktayızdır sadece şimdi bataklığımızın bir adı olmuştur o kadar. Hiç yardımı olmadığını söyleyemem aslında bu noktadan sonra kendimizi kabullenmemize vesile olur çünkü. Biraz olsun yüreğimize su serpilir. Ama hala bataklıktayızdır sadece şimdi kendimize sarılarak batıyoruzdur. Son perde de bir kurtarıcı gelmesi beklenir artık. Usulca gelir gözlerimiz kapanmıştır ve artık yüzeyde bir izimiz kalmamıştır.