İki hafta önce TBMM, Türkiye genelinde baca filtresi olmayan 15 termik santralin baca filtresi takmadan 2,5 yıl daha çalışmasına izin veren yasayı kabul etmişti. Bu karar, başta termik santrale yakın bölgelerde yaşayan vatandaşlar olmak üzere pek çok kesim tarafından tepki toplamıştı. Zehir saçan bu termik santraller çevreyi kirletmelerinin yanı sıra kamu sağlığı açısından büyük tehlike teşkil ediyor. Bu sebeple pek çok uzman ve oylamada yasa tasarısının geçmemesi için oy kullanan milletvekilleri bu karardan dönülmesi konusunda çağrılarda bulunurken gün geçmiyor ki başka bir skandal olay daha sevgili Türkiye’mizde meydana gelmesin.
Geçen hafta CNN Türk’teki bir programda bir termik santrale filtre takmak için verilecek 10 günlük aranın maliyeti hesaplandı. Program, grafik ve matematiksel verilerle termik santrallerin “baca filtresi takmadan” 2.5 yıl daha çalışabilme iznini savundu. Bu, toplumu “yaşayan bir varlık” olarak değil sadece vergi makinesi olarak gören bir devlet anlayışının medyaya yansımasıdır. İnanılmazdır. Her şeyi geçtim kendine gazeteci diyen bir grubun hiç üşenmeyip bu verileri hesaplaması, ömürlerinden verdikleri zamanın evrenin karanlık boşluğuna salıvermesi anlamına geliyor. Yazık, ömürlerinden ne kadar zaman geçti acaba bu lüzumsuz, vicdana sığmayan maliyet hesaplamalarını yaparken. Programda, sadece bir termik santrale filtre takılırken çalışmasına verilecek 10-12 günlük ara sırasında 35 bin konutun ışıksız kalacağı, 12 bin metro seferinin yapılamayacağı söyleniyor. Buna benzer birkaç veriler de mevcut. Yani açıkça diyorlar ki 80 milyon insanın sağlığı ışığa, metro seferine falan eşit. Benim gözümde, programı yapan bu kişiler ve ölümcül yasayı onaylayanlar, sağlıklarını düşünmeyip işçilerini fazla vardiya az maaşla, insanlık dışı koşullarda çalıştıran, sadece kendi ceplerini düşünen iş adamlarının vicdansızlığına sahip.
Bu kadar mesai harcayıp bu verileri oluşturanlar acaba hava kirliliği nedeniyle meydana gelen insan ölümlerini de araştırdılar mı? Örneğin, Türkiye’de hava kirliliği 2017 yılında trafik kazalarından 7 kat daha fazla can aldı. Türkiye’nin hava kirliliğine ilişkin göstergelerde kabul ettiği ulusal sınırlar Dünya Sağlık Örgütü’nün sınırlarının iki katından da yüksek. Buna rağmen, Türkiye’de ölçüm yapılan 73 ilden 41’inde hava kirliliği ulusal sınır değerlerinin de üzerinde. Yani, Türkiye’de pek çok şehirde Dünya Sağlık Örgütü’nün sınırlarının çok ama çok üzerinde bir hava kirliği var. 2018 yılı hava kirlilik haritasında yer alan havası en kirli 10 il ise bacasında filtre olmayan termik santrallerinin yer aldığı iller ya da bu santrallere yakın şehirler. Sadece konuyla ilgili 15 santral değil, Türkiye’deki tüm termik santrallerin ne kadar sağlık mevzuatına uyduğunu da bilmiyoruz. Açıkçası halk olarak tüm santrallerin kamu sağlığına uygun olup olmadığını öğrenmeye hakkımız var diye düşünüyorum. Hatta rüzgarı, denizi, deresi, tepesi bol, bereketli ülkemizde neden yenilenebilir enerji santrallerimizin çok az olduğunu da bilmeye hakkımız var! Veri hesaplamaksa iş kolay, bir de olaya bu “verilerle” bakın. Çünkü kim olursanız olun siz de Türkiye’nin havasını soluyorsunuz. Bir gün hava kirliliğine bağlı hastalıklardan muzdarip olursanız ya da sevdiklerinizi bu nedenle kaybederseniz her şey için çok geç olacak.