Pink Floyd dinlemem, ama dinleyenleri severim. Vegan değilim, ama olanlara sempatim var. Hatta dönen mevzuları anlamak için neden vegan olmalısınız tarzı bir kitap okumuşluğum bile var ama aklımda köpek dövüşü ve barbekü harici birşey kalmamış, bunların da içeriğini hatırlayamıyorum bile. İkna olamamışım ki etkisinde de kalamamışım demek ki. Neyse, sempatiden geldim buraya, geçenlerde haftalık market alışverişimizde (pandemi dönemi en heyecan verici aktivitemiz sonuçta) biraz da empati yapayım diyerek çok sevdiğim rokforu da görünce dayanamadım ve 18,65 liraya 200 gramlık vegan peynir aldım. Yani kilosu 90 liradan fazlaya denk geliyor. Bitkisel proteinler falan var için de ama ben ne peynir tadı alıyorum ne de rokfor. Vegan olmak gibi bir amacım yokken şimdi daha da uzaklaşıp çok başka bir noktaya gelmiş bulunmaktayım. First world problems denen derdini seveyim noktasındayım. Eşimden iki günde bir “ne olacak bu peynir, o kadar para verdin, atılmaz bu!” diye fırça yiyorum ama peyniri bir türlü yiyemiyorum. Hallederiz diyerek baldızı kandırırım dedim ama o da yemedi, hem literally hem de mecazen. Kaldık vegan peynirle başbaşa. Günde en az üç kere gözgöze geliyoruz dolabı açtığımda ve benim içim şişiyor bir anda ne yapacağız bununla diye. Yani mutsuzum ben bu peynirle, rokforu olsaydı bari.
Vegan peyniriyle yaşadığım mutsuzluk
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum