ZORUNLU VAZGEÇİŞLER:
İnsan, bazen sevgilisine bazen dostuna, ailesinden birine, herhangi bir hobisine veyahut bir eşyasına, zoraki olarak veda edebiliyor. Canı yandığı için başka çaresi kalmayabiliyor. Çok istediği halde, çok güzel vazgeçmek zorunda kalabiliyor. Bunlar aslında bizim için bir şans, en azından bana göre e şans.
Devamında oluşacak felaketleri engelliyor olma olasılığı çok yüksek ne de olsa. Ben seviyorum vazgeçişleri. Belki bir kazanış bize bir vazgeçiş, kaybediş olduğu hissine neden kapılıyoruz ki?
Bilmeden, denemeden, yargımızı ortaya koymak bizim işimiz ya zaten. Ona da sıra gelecek.
Öne hayat bizi, neden bu insanlardan vazgeçiriyor onu konuşalım biraz.
Bir hata mı yapıyorlar?
Canımızı mı yakıyorlar yoksa?
En sevdiğimiz kıyafetimizi mi yırttılar, yoksa beğendiğimiz kişiyle mi çıktılar?
Bir insan, neden vazgeçmek zorunda kalır.
Normal vazgeçiş ile zoraki kalınma arasında farklar var ki bu farklar hiç de azımsanacak türden farklar değiller.
VAZGEÇMEK VE VAZGEÇMEK ZORUNDA OLMAK:
Vazgeçmekten başlayalım. Bir insan, neden vazgeçer?
Korktuğu veya bencil olduğu için vazgeçmesi en büyük olasılıktır. Eğer bir insan, bir ilişkiyi devam ettirebilecek yüreğe, dostuna sahip çıkacak cesarete ve ailesine destek olacak merhamete sahipse, o insan yalnızca zorunda kaldığında vazgeçer. Keyfi için vazgeçtiğini göremezsiniz o insanın.
Ama dümdüz vazgeçenler, onlar korkaktır işte, bir ilişkinin sorumluluğunu taşıyamayacağı için vazgeçerler. Dostlarından yedikleri en basit kazığı -atıyorum kafeye 5 dakika gecikmek- bahane göstererek onları bir kalemde silip atarlar. En başında değer vermemişler ki zaten.
Eğer değer verselerdi en büyük ihanette bile sahip çıkarlardı, kabullenilecek türde olduğu sürece.
Vazgeçmek güzeldir ama zırt pırt her şeyden vazgeçilmez, hayat bu. Bazı insanları hep affetmeliyiz, yanımızda daima barındırmalıyız, çabucak silmek yerine sıkı sıkı sarılmalıyız. Çünkü bazı insanlar bunu çok hak ediyor ve sadece buna ihtiyaçları var, sevgiye, merhamete, panik oldukları için hata yapıyorlar ya zaten. Onları hataya sürükleyen bizi kaybetme korkuları ve biz buna rağmen, onları silmekte buluyoruz çözümü.
Ama
İnsan silmenin gerektiği yerler de var, bunlara da zoraki vazgeçişler diyorum.
Bu tarz vazgeçişlerde ise insan sevdiklerine, gerektiğinden fazla tahammül edip, her şeyini alttan alıp, el üstünde tutup göğüs üstünde uyuttuğu insanların, saygısız ve nankörce davranışlarına sebep vazgeçmek zorunda kalıyor bu kez.
Bıraksalar bir ömür boyu sevip, hep el üstünde tutacak sevdiklerini ama ne yapsın, belki bir saygısızlık belki bir ihanet veyahut umarsızlıkla bezeli ilgisizlik, hepsi sebebi oluyor acı çeke çeke edilen vedanın. İyi niyetlerinin suiistimal edildiğini düşünürler, kullanılmak canlarını yakmaya başlıyor. Elveda demek zorunda kalıyorlar.
Ki insanlarda bu vedalardan sonra gerçekten büyük bir revizeye gidiyorlar kendilerinde, iki tarafta biraz iyi biraz kötü yönde kendini değiştirmeyi deniyor, değiştirmek zorunda kalıyor belki de.
Oysa ki bazı vazgeçişlerin zoraki olmaması için neler yapıyor o insanlar neler ah ah!
Alabildiğince alttan, gösterebildiğince sevgi, kalabildiğince sadık. Vazgeçmeyi tek çıkış yolu olarak görüyorlar zira maalesef üzülerek söyleyeceğim ama öyle. Köprüden önce önünden geçtiğimiz son çıkış kapısı burası, eğer bugün ya da yarın, yani en kısa zamanda çıkmazsak biz o kapıdan, gelecekte kapıya koyulacağız ve o gün de her şey için geç olacak.
İnsan, bazı insanların sonu yok sanıyor, hep yanında olacak sanıyor, onlara veda etmeyecek, zorunda kalmayacak sanıyor.
HAKLILAR:
Var öyle insanlar var, gerçekten bir ömür boyu dost kalacağımız insanlar, hayatımızı adadığımız bir ailemiz, geleceğimizi adayacağımız bir eşimiz var. Onlar ömürlük işte, onlarla daima yan yana olamayacağız belki ama hep aklımızda ve aradığımızda telefonun öbür ucunda olacakları garanti.
Ne biz ne onlar, birbirimize sırt çeviremeyeceğiz çünkü başka kimsemiz olmayacak.
Hayat bizi sürükleyecek bazı noktalara, hırçın mı hırçın kıyılara, köprü önünde yer alan kapılara, bazen vazgeçeceğiz, bazense vazgeçmek zorunda bırakacak hayat.