Ve elbette her şeyin bir sonu olduğunu biliyoruz. Bir gün biteceğini bile bile de olsa küçük bir umut ışığının peşinden koşup, nereye çıkacağımızı tahmin etmeden, saat kaç diye bakmadan küçük telaşlar bizi sardığında ilk vazgeçişimizi gerçekleştirmiş olduk bile.
Bazen denize çıkan dar sokakları küçük bir çocuk mutluluğuyla koşmak isterken buluyorum kendimi bu kadim İstanbul’da… Fakat İstanbul güzel olduğu kadar garip, garip olduğu kadar yıkık dökük ve de vazgeçmiş bir tutum içerisinde salınıyor da bir ahenk ile yüz yıllar boyu, biri de demiyor tut elimi birlikte bitirelim bu dansı…
Vazgeçiyoruz. Tüm o göz alıcı renklerden uzak, tüm bu gürültüden, müthiş insan kalabalığından, korkunç sessizliklerden ve de yalana alışmış bakışlardan. Vazgeçelim, vazgeçelim ki yormayalım. Yorulmayalım…