Sisyphos Yunan Mitolojisinde, Yeraltı dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kraldır. Homeros’a göre Sisifos ölümlülerin en bilgesi olan insandır. İsmi sophos (bilge) sözcüğüyle ilişkilendirilir.
Ölüler Ülkesi tanrıları hilekârlığının cezası olarak Sisifos’u büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkûm ederler. Sisifos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır. Bu ceza Sisifos’a Nehir Tanrısı Asopus’a kızı Aegina’nın yerini söyleyerek Zeus’un sırrını ifşa ettiği için verilmiştir.
Homeros bu durumu şöyle anlatır:
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken; yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde…”
Bu cezanın anlamsız veya bitmek tükenmek bilmeyen işler veya bilginin peşinde boşa çaba harcayan bir insanı sembolize ettiği kabul edilir ve İngilizce Sisyphean olarak tanımlanır.
Güneş tanrıcılığına göre, Sisifos her gün doğudan doğup batıdan batan güneşi simgelemektedir.
Friedrich Gottlieb Welcker Sisifos’un bilginin peşinde boşa çaba harcayan bir insanı sembolize ettiğini ileri sürmüştür.
Saçmayı ve uyumsuzu anlatan Sisifos Söyleni (Le Mythe de Sisyphe), Fransız yazar Albert Camus’nun II. Dünya Savaşı ortasında 1942 yılında yayımlanan deneme kitabında ise şöyle belirtilmiştir.
“Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter. Dolayısıyla Sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerek, çünkü Sisifos, yazgısının üstündedir ve kayasından daha güçlüdür aslında.”
Albert Camus, insanın yaşamın anlamsızlığına ve tüm baskılarına rağmen direnmek zorunda olduğuna dikkat çeker. Sisifos Söyleni’nde Camus üç temel olgunun altını çizer: uyumsuzluk, varoluşsal kaygı ve başkaldırı. Camus, insanın yaşamını anlamlı kılan unsuru başkaldırmakta bulur. Başkaldırı umutsuz bir çaba dahi olsa yaşama kan pompalar. Bu bağlamda Sisifos Söyleni felsefi bir araştırma değil, başkaldırının adeta bir savunuşudur.
Sisifos modern insanın monoton yaşamındaki anlamsız çabasını en iyi örnekleyen kahramandır. Sisifos’un yazgısı kendisinindir. Kayası ise kendi nesnesidir. Ve her şeye rağmen yaşamayı seçmiştir. Bu seçim onu özgür kılar, tanrıların verdiği cezadan yılmayarak kendi varoluşuna bir anlam atfetmiştir. Bu anlam yaşamın ta kendisidir.
Unutmayalım ki, sadece yaşamaya devam etmek bile başlı başına bir başkaldırıdır.