Türklüğün ana yurdu, Türk medeniyetinin beşiği, Türk dünyasının doğudaki kalası, tarihin kötü kaderi günümüzde esaret altında kalan kadim Türk yurdundan söz edeceğim. Doğu Türkistan (Uygur Özerk Bölgesi’)nin güneyinde yer alan kadim Türk kenti Kaşgar, nüfusunun tamamına yakınını Uygur Türklerinin oluşturduğu tarihi bir kenttir. Uygurların örf ve adetlerinin “penceresi” konumunda olan Kaşgar için, “Kaşgar’a gitmeyen, Doğu Türkistan’a gitmiş sayılmaz” diye yaygın bir söz vardır.
Uygurların örf ve adetlerinin görülebildiği ideal mekanların başında, Kaşgar’ın merkezinde yer alan Etigah Meydanı gelir. Bu meydan, Kaşgarlıların alışveriş yaptıkları, dinlendikleri ve eğlendikleri en önemli mekandır.
Etigah Meydanı’ndaki pazar yeri, Uygurların örf ve adetlerini yakından tanımak isteyenler için bir cennettir. Buradaki dükkanlarda en çok satılan, Uygurların giyim ve süs eşyalarıdır.
Etigah Meydanı’nda Uygurların geleneksel yemek kültürünü tanımak da mümkündür. Uygur yemeklerinin en ünlüsü, kuşkusuz kuzu kebaplarıdır. Uygur kebaplarının çeşitleri oldukça fazladır. Örneğin şiş kebap, en popüler yemek çeşididir. Kuzu çevirme ise, ancak lüks lokantalarda değerli misafirler için kurulan ziyafet sofralarında görülebilir. Kuzu eti, havuç ve pirinçten yapılan ve elle yenen pilav, “nan” denen Uygur ekmeği de tanınmış Uygur yemekleri arasında yer alıyor.
Uygurlar, şarkı ve dansa olan yatkınlıklarıyla da biliniyor. Müzik, Uygurların yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır. Etigah Meydanı’nın etrafında Uygurların geleneksel müzik aletlerinin satıldığı çok sayıda dükkan var. Buralarda geleneksel Uygur çalgılarını yerinde tanımanın yanı sıra, kendi reklamını yapmak veya kendi kendini eğlendirmek için çalgı çalan dükkan sahiplerine sıkça rastlayabilirsiniz. Onları izleyerek Uygurların yaşamına renk katan müzik geleneğini az da olsa tanımış olursunuz.
Nikahı imam kıyar
Uygur düğünleri, nikâh töreniyle başlar. Tören, Doğu Türkistanın farklı yörelerinde farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde yapılır. Doğu Türkistanın’ güneyindeki bazı bölgelerde düğünden bir gün önce, kuzeydeki bazı bölgelerde ise düğün gününün sabah saatlerinde.
Tören, gelinin evinde olur. Törene gelin, damat, anne-babaları ve akrabaları dışında misafir davet edilmez. Törenden önce gelinin ailesi, evlerini temizleyerek nan (ekmek), meyve, reçel, şeker ve hamur işi yiyecekler hazırlar.
Düğünün düzenlediği gün damat, sağdıç ve köyün gençleri Uygur çalgıları eşliğinde gelir. Ama gelin tarafı “sandık parası” istiyerek, kapıyı açmaz. Damadın, sağdıcın ve diğer gençlerin kapıya hücum etmesi fayda etmez ve sandık parası verilir.
Geline bir gül demeti uzatılır. Dualar edilir. Evin dış kapısının üzerine, gelin ve damat hayatları boyunca ayrılmasınlar diye iki kilit konulur.
Gelin, üçüncü soruşta “evet” der
Nikâh törenini imam kıyar. Törenin başında gelin ağlayarak annesiyle vedalaşır, ailesine olan duygularını ifade eder. Sonra imam, gelin ve damada birbirleriyle evlenmeyi isteyip istemediklerini, ömür boyu birbirlerini sevip sevmeyeceklerini sorar. Bu sorulara damat, yüksek sesle cevap vermek zorundadır. Gelin ise ancak soru üçüncü kez tekrarlandığında alçak sesle cevap verir.
‘Evet’lerin ardından gelin ve damat, nanları ele geçirmek için yarışırlar. Çok hızlı davranmak zorundadırlar, çünkü nanı önce kim alırsa, onun aşka daha sâdık olduğu kabul edilir.
Düğün alayı
Nikâh töreninden sonra damat ve ailesi, evlerine dönerek, düğün için son hazırlıkları yapar. Daha sonra damat, tören kıyafetini giyerek, yakınlarıyla birlikte gelini almaya gider. Kalabalık, yol boyunca Revap, Keman, Def gibi Uygur çalgıları eşliğinde düğün şarkısı söyleyerek yolu düğün alanına döndürür.
Düğün alayının yolunu kesme
Gelin, başında duvakla odasında beklerken, kız arkadaşları, gelen misafirlere kumaş peçeteler gibi hediyeler verir. Gelin, evinden çıkarken ağlamak zorundadır. Bu sırada gelin ailesinden biri, mutluluk dileyen türküler söyler. Gelin ve damat, süslenmiş arabaya binerek damat evine giderken, kafiledeki delikanlılar, darbuka, dutar ve keman çalarak ve şarkı söyleyerek onlara eşlik eder.
Geleneklere göre, yolda herkes kafileyi durdurabilir. Damat da onlara selam vermek, çocuklara şeker dağıtmak zorundadır. Türkiye’deki, düğün alayının yolunu kesme geleneği gibi. . .
Konu komşu gelini görmeye gelir
Kafile eve ulaştıktan sonra, damat ailesinin akrabaları ve arkadaşları, gelini görmeye gelir. Duvak kaldırılırken, gelinin güzelliğini öven ve çifte mutluluk dileyen türküler söylenir.
Ardından düğün ziyafeti başlar. Ziyafetin başında çay, şeker, kuruyemiş ve hamur işi yiyecekler ikram edilir. Nan, kuzu eti haşlaması ve etli pilav, düğün ziyafetinin vazgeçilmez yemekleridir. Ziyafetten sonra çalgılar eşliğinde oyunlar oynanır, eğlence geç saatlere kadar sürer.
Doğu Türkistanın’ın bazı kırsal bölgelerinde, gelinin damat evine girerken yanan mangal üzerinden atlaması ve gelinin dayısının kucağında düğün arabasına bindirilmesi gibi gelenekler de sürüyor.
Uygur adet ve görenekleri Doğum törenleri,Sünnet töreni,Düğün (toy) merasimleri,Dini adet ve merasimler(Ramazan ayı adetleri),Doğum merasimleri,yağmur duası merasimi,Meşrep geleneği ,Nevruz geleneği vardır.Bu adetlere kısaca bir göz atarsak
Ramazan Ve Kurban Bayramı Adetleri
Ramazan ve Kurban bayramları, bütün Müslümanlar’ın olduğu gibi Uygurlar’ın da en önemli iki bayramıdır. Bu bayramlarda bütün Uygur ailelerinde zengin bayram sofraları kurulur, karşılıklı bayramlaşmalar yapılır ve değişik kutlama etkinlikleri düzenlenir. Kuzu ve dana etleri ile balık, ördek ve tavuk, Uygurlar’ın başlıca yemeklik malzemeleridir. Pilav, elle hazırlanan makarna, “Nan” denilen ekmek, kuzu ızgara ve içli büyük mantılar, Uygurların zengin mutfağının temsilcileridir. Uygurlar, çok eskilere dayanan gelenek ve göreneklerini günümüzde de sürdürüyor.
Meşrep Geleneği
Meşrep, Uygurlar arasında çok yaygın olan bir halk eğlencesidir. Müzik, şiir ve dansı birleştiren Meşrep, herkesin katılabildiği bir etkinliktir. Bayram Meşrebi, Düğün Meşrebi, Mesire Meşrebi vb. gibi farklı biçimleri olan Meşrebin Dolanlar tarafından yapılan türleri çok neşeli ve eğlenceli bir ortam yaratır. Uygurların eski destanlarından Oğuz Han Destanı’na göre Oğuz Han, kabilesinin avlarda önemli netice alması durumunda zaman zaman kutlama törenleri düzenlermiş. Bu törenlerde insanlar, hem istediği kadar yiyip içki içerler, hem de doyasıyla eğlenirlermiş. Folklor araştırmacıları, bu törenlerin Meşrep’in ilk şekli olduğu ve tekrarlanarak gelenek haline geldiği görüşünü savunuyorlar. Meşrep, Türk dili konuşan göçebe milliyetlerin batıya göç etmeleri sırasında uğradığı değişimlerle beraber sürekli gelişti. Uygurların önde gelen bilim adamı Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügatit Türk adlı eserinde 10. yüzyıldaki meşrep şekillerine yer verilirken meşreplerde söylenen şarkların birinin sözleri bile yazılıyor. Şarkıda şöyle deniliyor: Çalgılar ayarlandı, Kadeh ve tabaklar yerlerine konuldu, Ancak seni görmeyince içim ağlıyor, Haydi gel, beraber eğlenelim. İçki sürahisi kaz boynuna benzer, İçki dolu kadeh göze benzer, Kederlerimizi kadehin dibine saklayalım, Gece gündüz eğlenelim durmadan… Bu şarkıdan meşreplerdeki coşkunluğu görmemiz hiç de zor değil. Uygurların Milattan sonra 10. yüzyılda İslamiyeti kabul etmesinden sonra, gelenekleri İslamiyet etkisi altına girdi. Meşrep’in şekil ve içerikleri de İslamiyet’ten etkilenerek büyük değişimlere uğradı. Bu durum, bugüne kadar sürdü. Meşrepler, bölgelere ve taşıdıkları amaçlara göre çeşitli kategorilere ayrılır. Taşıdıkları amaçlar açısından meşreplerin, bayram meşrepleri, düğün meşrepleri, davet meşrepleri, özür dileme meşrepleri ve anlaşmazlıkları çözme meşrepleri gibi çeşitleri var. Bölge bazında ise Meşrepler Kaşgar Meşrepleri, Tufan Meşrepleri, Kumul Meşrepleri gibi türlere ayrılıyor. Ancak bunlar arasında en yaygın olan meşrep türü, Dolan meşrepleridir. Bütün Meşreplerde olduğu gibi Dolan Meşrepleri de esas olarak , müzik ve eşliğindeki şarkı ve dans gösterilerinden oluşur. Dolan meşreplerinde kullanılan müzikler Dolan Makamı adı altında toplanır. Genellikle bir şarkıcının solo gösterisi ile açılan Dolan Meşrepler 4 bölümden oluşur. 1. bölümünde el davulları eşliğindeki müzikli koro gösterisi yapılır ve erkek ve bayan dansçıları çift halinde dans ederler. Bu bölümde müziğin düzgün ve yavaş olması, dans ise kurallara sadık kalınması gerek. 2. bölüme geçildiğinde, hem müziğin hem de dansın ritimleri hızlanır.3. bölümünde ise çiftler arasındaki danslar, grup dansı haline dönüşür ve insanlar dansçılar büyük bir çember oluşturur. 4. bölümde ise büyük çember dağılır ve dansçılar Saman dansına geçer. Gittikçe hızlanan davul ritmi eşliğinde dansçılar hızla dönmeye başlar. Bu bölümün sonunda baş dönmelerine yenik düşmeyerek sonuna kadar dans edebilen dansçılar dans ustaları olarak kabul edilir. Bu bölümler insanların isteklerine göre bir kaç kez tekrarlanabilir. Müzik, şarkı ve danslar arasında insanları dinlendirmek için oyun oynanır. Dolan Meşreplerine katılan her kez oldukça sıkı ve her yönü kapsayan kurallara uymak zorundadır. Günlük yaşamında genel kabul gören değerler ve gelenek, göreneklere dayanılarak belirlenen bu kurallar, aslında Meşreplerin bugüne kadar süre gelmesini sağlayan en önemli bir etkendir.
Bütün meşreplerde etkinliğin sorunsuz sürdürülmesini sağlamak için bir başkan, bir “Kazbık”, bir müfettiş ve 2 memurdan oluşan bir disiplin komitesi kurulur. Komitenin başkanı, aynı zamanda da meşrep etkinliğinin esas organizatör rolünü üstlenir. Kazbık denilen kişi ise hakim görevini yerine getirir ve soruşturma sonuçlara göre kuralları ihlal eden kişileri ceza verme yetkisine sahip. Müfettiş de meşrebin yapıldığı alandaki düzeni denetlemekle görevli. İki memur ise kurallara aykırı davrananları yakalayarak Kazbık’ın önüne çıkartmaktan sorumlu. Verilen cezalar, kural ihlalinin derecesine göre ekonomik ve bedensel olarak ikiye ayrılır.
Uygurlarda Nevruz Geleneği
Uygur Türklerinde Nevruz Bayramı diğer Türk boylarında olduğu gibi 21 Mart tarihinde kutlanmaktadır. Nevruz, Farsça bir kelime olup, Uygurca’da “yeni gün, baş bahar” anlamına gelir. Uygurlarda bu bayram aslında yeni yıl bayramı olup, şemsı takv1me göre, yılın sona erip yeni yılın girdigt gün kutlanır; Nevruz, miladı takvime göre de gece ile gündüzün eşitlendiği mart ayının 21 ve 23’üne denk gelir.
Uygurlara ait tarihi kaynaklar ve bazı efsaneler, Nevruz’un Uygurlarda miladi IX. yüzyıldan bu yana bir şölen olarak kutlandığını göstermektedir, İslamiyet’ten önce Gök Tanrıya tapınan Uygurlar, gökteki yıldızları yerine göre adlandırıp “Akkuza” adlı yıldıza insanlara mutluluk veren ilah olarak tapmışlar ve “Akkuza” ayının başlangıç gününü (şimdiki miladi takvime göre 21 Mart) yeni gün (nevruz) bayramı olarak kutlamışlardır.
Bu bayram İslamiyet’in Uygurlar tarafından kabulünden sonra da kullanılmaya devam edilmiştir. XI. yüzyılda Uygurların büyük alimi Kaşgarlı Mahmud, Divanu Lügat’ı Türk adlı eserinde Nevruz hakkında şunları söyler: “Yeni günden sonraki ilk bahar ayına oğlaklar ayı derler, ondan sonraki aya uluoğlak ayı denilir, çünkü bu ayda oğlaklar büyümüş olur. İnsanlar ve tüm canlılar nevruz ile canlanmış olur. Nevruz alemin mutluluk anası, bereket ve sevinç kaynağıdır. Bu yüzden insanlar birbirlerine gönüllerini açarak, cömertçe sevinçlerini ortaya koyarlar”.
Uygurlarda Doğum Törenleri
Analık-Hazırlık Çayı: Evlerin genel temizliği yapılır. Doğumun gerçekleşeceği doğum odası hazırlanır. Bu oda kurutulmuş otlar ve elma kurusu hafifçe yakılmak sureti ile tütsü yapılır. Bu olaya Issık Salmak adı verilir.
Hamile Anne adayına banyo yaptırılır ve yeni elbiseleri giydirilir. Hoş kokular sürülür. Eve güzel kokular atılır. Kızgın yağda’ poşkaP adı verilen bir çeşit ekmek yapılır. Bu işleme Hıd Purutmak adı verilir.
Bundan sonra eve Göbek Annesi (Kindik Anası) ve çok çocuklu hanımlar ve tecrübeli nineler davet edilir.
Ortası yuvarlak 2 adet büyük Katlama (Katmer) ekmeği pişirilir. Ekmeğin ortasınduki deliğe irmik veya un helvası doldurulur ve hu ekmek Aııne adayı ile müştak’ hel Btbtyi yedirilır. Küçükbaş hayvan akciğeri ile bağırsağından dolma yapılır ve Çöçüre atlı verilen bir çeşit yemekpişirilerek geiefl misafirlere ikram edilir.
Hamile Annenin elbiseleri yoksullara dağıtılır. Anne adayı su değirmeninin su borusundan atlatılır Bir adet yumurta kırdırılarak suya atılır veya su borusuna su dökülür.
Doğum yaklaştığında Gelinin anne babası damadın evine gelerek i/in isteyerek kızını kendi evine götürtlr. Bu olaya Desturhan Kılmak adı verilir.
Doğum gerçekleştikten kırk gün sonra, aynı şekilde damadın anne ve babası kızın ana babasının evine gidip, dünürlerine teşekkürlerini sunar ve izin isteyerek gelinlerini ve dünya’ya yeni gelen bebeği baba evine götürür. Bu olaya da Kuyoğulun Desturhanı denir.
Bu törelerde Ateşperestlik adetlerinin izine rastlanılmaktadır.
BALAĞA AT KOYUŞ (Bebeğe Ad Verme) Merasimi
Çocuk dünyaya geldikten 3-7 gün içinde damat, gelinin ailesi ve kendi ailesini ve yakın akrabalarını evine davet eder; daha önce kararlaştırdıkları ismi çocuğa verir . Ad Koyma işlemini Camii imami. Müezzini veya yaşça büyük bir aksakal yerine getirir. Kundaklanan bebek kucağa alınır. Sağ kulağına ezan. sol kulağına kamet okunarak ismini ilan eder ve beyaz keçeden yapılmış seccade üstüne bebeği yuvarlar ve babasına teslimi eder. Daha sonra misafirlere yemek ikram edilir. Yemekten sonra bir bez parçası misafirler tarafından makasla parça parça kesilir. Bundan amaç, bebeğin dilinin düzgün ve çabuk çıkmasını sağlamaktır. Daha sonra kesilen bu bez parçaları tek tek birleştirilerek dikilir. Dikilen bu kumaşa “kuyak” adı verilir. Bu kumaştan bebeğe elbise (Kuyak Çapan) dikilerek giydirilir.
Bebek dama çıkarılır ve iple bağlanır. Evin Tütünlük adı verilen deliğinden aşağıya sarkıtılarak eve indirilir ve büyütülen eşik aralığından geçirilir. Daha sonra bir kadın bebeği, bir diğeri ise bir heybe alarak mahalleyi dolaşır. 9 ayrı ayrı evden birer avuç un ve birer kaşık yağ toplar. Toplanan bu malzemelerden 7 veya 9 adet katlama (Katmer)yapılır. Ekmeklerin birinin içine nazar boncuğu konur. Bu ekmek misafirlere ikram edilir. Ekmeğin içine konan nazar boncuğu kime çıkarsa o kadın bebeği kendi evine götürür. Bir kaç gün sonra bebeğin ailesi bir kurban keserek (Kan Akıtararak ziyafet tertip edcr. Çocuğu alıkoyan kadına hediyeler verir ve onun gönlünü alarak çocuğu geri alırlar.
Bu törenlerde Tanrıya yakarış ve Dokuz Oğuz’u anmak gibi adetleri kendini göstermektedir.
BÖŞÜK TOYU (BEŞİK DÜĞÜNÜ):
Bebek dünya’ya geldikten 40 gün sonra Lohosa ayağa kalkarak dışarı çı-kar. Bebek beşiğe belenir. Lohosanınanne ve babası kızını ve torununu kendi evine yolcu etmek maksadı ile Böşilk I oyu yap. ıı
Koşuk loyimdan önce yem beşik, ortası delikli bebek yorganı, yatak. Ovuda(Ortası delikli beşik). Kilittik (Abdest Kabı), Pamuklu Körpe (Şilte), koltartkıı (Kolon). Yörgck (Sarma bc/ı) Bebek yastığı, (ak (Abdest kabı ) Sümek ( Koyunun bacak kemiğinden yapılan bu çeşit boru) gibi beşik aksesuvarları lıa/ırlanır. Kırkıncı gün eve misafirler davet edilir. Kırk Anası adı verilen saygın bir hanım . zeki ve temiz giyinmiş kırk çocuk ve bir Berber davet edilir. Kırk adet yeni tahta kaşık. kırk adet Tokaç denilen küçük ekmek ve meyvalar lıa/ırlanır. Bir leğene özel olarak Kırk Suyu hazırlanır.
İlk önce bebeğin saçı çağırılan berber tarafından kesilir. Buna Saç Çüşürmek (Traş Etmek) denir. Daha sonra bebek yıkanmaya ahnır. Daha önce davet edilen 40 çocuk sıra ile. yeni tahta kaşıklar ile hazırlanan Kırk suyundan birer kaşık su alarak bebeğin adını anarlar ve “Alim Ol ! Molla Ol ! BaturOl ! ” nidaları ile bebeğin başından dökerler.
Daha sonra çocuklara ziyafet verilir. Gelen her bir çocuğa üstüne helva konmuş birer tokaç (ekmek) ve meyve verilir . Bebek annesinin altın ziynet eşyalarının batınlıdığı ılık suda yıkanır. Ağaç leğene alınır. Kırk Anası tarafından bir defa sallanır. Daha sonra bebek sudan çıkarılır ve kurulanıp pudralanır, giydirilir ve kundaklanır. Adrasman (Kırlarda yetişen bir çeşit ot korusu ) ile tütsülenir. Bebek daha sonra beşiğin alt ve üst tarafından 9 dafa dolaştırılıp beşiğe belenir. Bebeğin bu ilk traşındaki saçı toplanarak tartılır ve ağırlığınca gümüş (veya karşılığında para ) berbere verilir. Varlıklıaileler adak kurbanı keserek etini 7 yoksul aileye dağıtırlar.
Bebeğin saçı ise. yeni bir beze sarılarak Tumar (Muska)yapılır ve saklanır.
Doğu Türkistan’ın bazı bölgelerinde Kırk Suyunun dört porselen kapta hazırlandığı görülür. Ncvbet şekeri. kıllı çamur, köprü tahtasından yapılmış kömür ve erkek kuzu kebabı batırılımış sular ile yine çocuklar tarafından kaşıkla dökülerek yıkanır. Bu işlem ise tatlı dilli, zeki, uzun ömürlü, edepli ve iyi ahlaklı, el balası (cemiyetin yararı için çalışan) yetenekli ve cesur (Batur) olma gibi sembolik rolleri temsil eder.
Beşik toyuna gelen misafirler, çay içildikten, yemek ve meyvalar yendikten sonra dua eder ve çocuğa saadet dolu bir gelecek dileyerek dağılırlar.
YÜZ AÇKU TOYU
Kızılar gelin olup bir iki çocuk sahibi olduktan sonra, Anne-Babası akrabaları ve komşularımı çağırarak yüz açku toyu yaparlar.
Ebeveyin kızına ziynet eşyaları ve yeni elbiseler alarak hediye eder. Gelinin saçlarını ikiye örülür ve kaşlarını aldırırlar. Gelin süslenerek gelen misafirlerin yanına gider ve saygı ile selam verir. Anne misafirlere ” Kızımızın Yüzünü Açtık ” diye ilan eder . Misafir hanımlar da gelini tebrik ederler.
Bu toydan sonra gelin toplumdaki faaliyetleredaha serbest olarak katılabilir.
Sünnet Toyu
Erkek çocuk 7 yaşına bastıktan sonra dini kaidelere uygun olarak Sünnet ettiri-lir. Bu toy ” Hatme Toyu ” veya ” Oğul Olturguzuş ” toyu olarak da anılır. Toydan Bazı aileler kendi çocuklarıma sünneti ile birlikte mahalledeki yoksul ailelerin çocuklarını da bu vesile ile sünnet ettirirler.
Toy (Düğün Törenleri)
içik (Küçük)Çay: Elçilerin kız evine gidip kızı istemelerine Kiçik Çay denir.
Çong (Büyük) Çay: 9 koyun, 9 giyim kuşam eşyası, 9 ölçek (Köre) buğday 9 a-det ekmek gibi hediyeler 9’er olarak erkek tarafın temsilcileri kızın ailesine (Kızını Vermeyi Kabul ettiği için ) teşekkür (Rahmet ve Ta’zim) selam vermek için gelir. Buna Büyük Çay denir.
Yoklak Çayı: Düğünden önce Damadın ailesi gelinin evine ıssık ötkuzuş (Yakınlığın ve karşılıklı sevginin artması) için devamlı olarak sıcak yemekleri hediye olarak götürürler.
Toy Maslehet Çayı (Düğün Danışma Çayı): Düğün tarihi kararlaştırıldıktan sonra damat taraf yakınlarını davet eder ve düğünün nasıl yapılacağını istişare ederler. gençllere vazife taksimi yapılır. Büyükler düğün için gerekli malzemelerin temini için hazırlıkları kararlaştırırlar.
Nikah Okuş (Nikah Kıyma): Düğün sabahı damadın babasının temsilcisi damadı ve arkadaşlarını alarak kızın evine gelir. Mahalle imamı dini kaidelere uygun olarak nikahı kıyar. Nikahtan sonra gelin ve damada tuzlu suya batırılmış ekmek parçası yedirilir.
Toy Ziyafeti: Nikahtan sonra damat tarafı, kız tarafı ile eşit oranda inek veya koyun keserek kız evinde ortak yemek yapar . Bu yemekler genellikle Pilav veya Kordak adı verilen yemekten oluşur, düğüne gelen misafirlere ikram edilir.
Kız Köçürüş (Gelini Almak ): Nikahtan sonra gelin ve damat ayrı ayrı mekanlarda akranları ve dostları ile birlikte eglenirler. Kızın yengesi adı verilen sağdıcı gelini hazırlar. Ögleden sonra damat arkadaşları ile birlikte gelerek gelini alır. Gelin yeni evine gitmeden önce annc. baba . kardeş ve yakınları ile vcdalaşır. Onlarlar helallc-şerek dualarını alır. “Razılık Alış ” adı verilen bu törenden sonra gelin arkadaşları tarafından yeni evine götürülür. Gelin yeni evine gelir gelmez damadın yakınları gelinin başından aşağı un veya şeker saçarlar. Gelin bir halıya oturtulur. Damat evinin önüne yakılan ” Külhan ” denilen ateşin üstünden 9 kez dolaştırıldıktan sonra evine götürülür. Renkli Şelfer veya büyük çaplı araba tekerlekleri ile gelin alayının önünü kesen yiğitlere de Çaçku saçılır. Damat evinde müzik eşliğinde eğlenceler yapılır.
(Yıl/ Acına) Gelin yem evine geldikten soma yelen misafirlere yemek verilir. Yemekten sonra mil/ıkli eğlenceler tertip edılıı Mü/ık eşliğinde oyna yan damat mü/iğin ritmine uygun oynayarak yelinin önüne kadar gelir ve yelinin yüzünü oılcn ve Çilmbel adı verilen örtüyü açıverir. Aynı şekilde oynayan ki/ da gelinin damat tarafından acılan örtüsünü tekrar örter Hu karşılıklı acına ve kapama olayı üç kez tekrarlandıktan sonra damadın annesi veya onu temsilen bir yakını gelinin yüzündeki örtüyü açar. Geline altın küpe. bile/ik veya yüksük takar. Yüzündeki örtü açılan gelin oyuna davet edilir.
Düğün dağıldıktan sonra Yenge olarak adlandırılan Hanım gelin odasına gelerek yatağını hazırlar ve taraflara gerekli tavsiyelerde bulunduktan sonra onları baş başa bırakır.
Selam (Selamlama) : Gerdek gecesinin sabahı damat ve gelin karşılıklı o-larak arkadaşları ile birlikte anne ve babalarını ziyaret ederek onlara saygılarını ifade ederler. Taraflar kahvaltısını orada yapar ve kendilerine verilen hediyeleri alarak evlerine dönerler. Damat ve gelin ile birlikte selama giden arkadaşlarına da hediyeler verilir.
Çıllak: Düğünden sonra gelin ve damat tarafı karşılıklı olarak akrabaları, yakınları ve komşularını davet ederek yemek verirler ve karşılıklı olarak tanışırlar.
SU TİLEŞ (YAĞMUR DUASI) MERASİMİ
12 Hayvanlı Türk Takvimine göre 22 mart günü bölge halkı toplanarak akar su boylarına veya açık dağ bağrındaki yüksek ve geniş meydanlara toplanır. Burada deve. at, sığır veya koyun kurban ederler. Kurbanın kanını akar suya akıtırlar. Kurban etinden büyük kazanlarda yemek hazırlanırken. toplanan kalabalık Aksakalların önderliğinde başlarını göğe çevirerek dönerler ve sema ederler. Daha sonra akar suya bakarak Gök ve Su tanrısından su ve yağmur dilenirler.
Edatlarımız İslamiyet’i kabul ettikten sonra, bu törene mevlut ve Kur’an-i Kerim tilavetini de katmışlardır.
Mezarlıkta ve mezarlığın çevresinde toplanan halledin adamlarının önderliğinde daha önce topladıkları küçük taşları avuçlarında sayarak zikir ve dua ederler.
Bundan başka toprağın sürülmesi ve ekilmesi. sulanması (Su başlaş) tohum a-tılması(Uruk Salış) Mahsul’un toplanması (Hosul kutlaş) törenleri ile sulama kanalları ve arkların başında kurban kesmek (Kan kılış) yağ yakmak (Yağ koklatmak) ve dua etmek şeklinde devam eder.
Çinli işgalciler Uygur Türklerini asimle etmek için Çin adet ve göreneklerini zorla Uygurlara kabul ettirmeye çalışıyorlar. Büyük çoğunluğu kırsal kesimlerde yaşamaya mecbur ve mahkum edilen Doğu Türkistan’ın asıl sahipleri olan Uygur Türkleri, esasen kalıplaşan ve çok eski çağlardan beri devam edegelen bir çok töreler ve merasimler aracılığı ile tarihsel gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışıyorlar. Biliyorlar ki milli benliği Uygur kimliğini korumak Uygur adet ve geleneklerini korumaktan geçer..
Kaynakça:
1. Mehmet Atıf, Kaşgar Tarihi, 1911, s. 11
2. BAO. Yıldız Evrakı, Kısım 33, Evrak No :1638
3. Hızırbek Gayretullah, Altaylarda Kanlı Günler, İst. , 1996 4. China Year Book 1935. s. 106
5. Mao Ze Dung, Seçme Eserler, C. 5 “Tibet deki Orduya Talimatlar. ” 6. Mirza Hayıt, Türkistan Devletlerinin Milli Mücadele Tarihi
6. Şincang Uygur Tababetinin Kısaca Tarihi” – Wang Jende, Urumçi Sağlık Başkanlığı yayını I. kısım (Çinceden Uygur Türkçesine çeviren Veli Kurban).