Ürkek Yürek…

Ürkek Yürek...

Farklı bir duyguydu…

Henüz yaşadığı hissi anlamlandıramıyordu…

Aşk mı dese, sevda mı dese, yoksa sonu nereye varacağını bilmediği bir “eylemsizlik” hâli mi dese…

Gerçekten de ilginç bir dönemden geçiliyordu…

Hani derdik ya “büyümüş de küçülmüş”!

Ya da… Cüssesinden büyük laflar ediyor diye…

***

Yaşanan his âlemi aşk bile olsa…

İçi doğru düzgün doldurulamadıktan sonra neye yarar!

Yolunu gözlemeler, arka sokaktan gitmeler…

Acaba karşılaşır mıyız adrenalinini yaşamalar…

***

Gerçi bu yaşanan aşk bile olsa neye yarardı ki? Bir kerecik bile olsun kendini şöyle toparlayarak, o cesareti göstererek, kocaman bir yürekle kendini ifade edemedikten sonra!

Göz göze gelemedikten sonra… Sanırım “sevda” ateşi böyleydi, aşk ateşi böyleydi… Kendince yanıyordun ama yine de “yandım anam” demiyordun… Ne yani şimdi bu “erkeklik” miydi? Usul usul bekleşmeler, için için yanmalar, kıvranmalar… Pekâlâ, neydi öyleyse, kendini ifade edememenin sebebi?

Evet, kocaman bir “yürek” vardı ama hâlâ büyüyememişti, kocaman bir cüssede bir yavru kuşun/kedinin ürkekliğini taşımakta, pıt pıt atan yüreğinin ağırlığını taşıyamamaktaydı…

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Bir Değil Çok İnsan Olmak!
Sonraki
Bira, Aslında Sağlıklı Olabilir Mi?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.