Bugün nedense aklıma eskiden kullanılan ama bugünlerde zaman aşımına uğramışçasına unutulan sözler geliyor. Aslında insana doğru yolu gösteren sözlerimiz var da, biz günümüz modasına uyup yaşam koçu, psikolojik danışman, hayat rehberi filan falan diyerek değişik isimler alan insanlara kapılıp gitmeyi tercih ediyoruz. O insanların sizlere yaptığı öneriler de eski ve unutulmuş sözlerimizden farklı değil ki.
Mesela: “Azıcık aşım, ağrısız başım” denirdi. Azla yetinip, mutlu olabilmeyi öğütlerdi bu söz. Şimdilerde gözümüz doymuyor. Aç gözlü olup çıktık. Elde olanla yetinmeyip daha da alıyoruz. 2 kot pantolonumuz varken dört tane daha alıyoruz. Üç gömlek varken altı tane daha istiyoruz. Hep alıyoruz. O da olsun, bu da olsun derken az ile yetinip mutlu olamıyor, çokla da hiçbir zaman doymuyor, yine de mutsuz, huzursuz yaşıyoruz. Eldekileri idare ederek yaşamayı bilemediğimiz için de yaşantımızdaki insanları, dostları, aşkları, evlilikleri, sevdiklerimizi kaybediyoruz. Olmadı mı? Yolla gitsin. Anlaşamadın mı? Unut bitsin. İdare etmeyi bilebilsek.. Belki daha mutlu ve yalnız olmayan insanlar oluruz?
“Boyu boyuma, huyu huyuma” diye de bir tanımlama vardı. İnsanların dengiyle anlaşmasını salık veren bir söz. Kültür, statü, aile, deneyim gibi birkaç özelliğiyle insanların kendi yaşamlarına ve karakterlerine uygun kişileri bulup, sevmelerini ve evlenmelerini önerirdi. Şimdi ne yaş, ne maddiyat, ne kültür uyumu var. Bir heyecanın peşinden koşturup, hatalı yollara sapıyor, ayrılık ve yalnızlık acısı çekip, hüzünleniyoruz.
“Cennetten müjde mi geldi?” derlerdi çok gülen kadınlara. Kadının gülmesine karşı değilim. Yanlış anlaşılmasın. Ama edepli gülüş ile basit, avam gülüş arasında da kalite farkı var. İçmiş de sarhoş olmuş gibi olur olmaz, komik olmayan sözlere bile gülen, kahkahalar atan kadınların yerli yersiz, gereksiz ve dikkat çekecek kadar yüksek sesle gülüşleri insanları sinir etmiş olmalı ki, bu kadar çok gülündüğüne göre cennetten haber gelmiş olmalı, şeklinde düşündürmüş bu sözü söyleyenleri.
Gülümsedim şu anda. Bize ilkokula yeni başladığımızda okumayı öğrendiğimiz fişlerle birlikte “Ak akçe kara gün içindir.”, “Sakla samanı gelir zamanı” sözleri de öğretilirdi. Yine ilk cümledeki gibi idareyi bilmeyi ifade eden sözler. Artık olanla yetinip mutlu olamama dönemindeyiz. Bu sözleri çoktaaan tozlu raflara kaldırdık. Hatırlandığında da eski bir anı gibi gülümsetiyor sadece.
Eski sözlerin, eski güzel yaşamların doğallığını, saflığını, insanlığını ve saygısını arıyorum. Tüketim çılgınlığı ile harcadığımız sevgilere ve duygulara üzülüyorum. Eski sözler gibi bazı duygular da eskilerde kalmaya mahkum galiba?
Bir de bize çocukken tekerleme gibi, mani gibi bir dörtlük öğretilmişti. Çok koyu tenli ve kıllı bir adamla evlenmiş bir kadının söylediği şarkı diye anlatırlardı bize küçükken. O şarkının sözlerinde de kadın “Ayı idi uyu idi, kocam idi yah yah!. Çalı idi çırpı idi. Evim idi yah yah!” diyordu. Ne kadar güzel. Kanaatkar, itaatkar, çok fazla olanda gözü olmayan, idaresini bilen, tipe ve imkanlara aldırmadan koca bildiğini seven kadınlar varmış o zamanlar. Bu zamanlarda öyle kadınlar yok. Sanırım bundan sonra da olmayacaklar. Üzgünüm.