Bedenlere aşık olup, ruhları es geçmek. Sevgi bu mudur?
Güzelliğine aldanıp ömrünüzü sürdürmek istediğiniz kişilerin yavaş yavaş sizinle solup gitmesiyle sevginiz de mi bitecek yani? Sorunumuz tam anlamıyla bu sevgimiz sadece bedenlere ruhlar kimsenin umurunda değil, oysa en sonunda elimizde kalacak olan ruhlarımızdır. Neden kirli düşüncelerimizle ruhlarımızı karartıyoruz, neden parlak ruhumuzu umutsuzlukla boğarak solduruyoruz?
Şu da var ki insanlar artık kirlenmiş ruhlara ilgi duyuyor, kötü bir şey yapıyorsa cesaretli, korkusuz veya havalı buluyor insanlar çünkü parlak ruhları görmekten acizler. Kötülük insanların kalplerini fethediyor ve kalplerinde ki siyahlık ruhlarına dağılıyor, ruhlarına dağılmakla da kalmıyor bu siyahlığı çevrelerine sıçratıyorlar ve kimse de bundan rahatsız değil bunu onaylıyorlar. Etrafımızı bu zihniyetler sardığında parlaklığımızı korumamızda oldukça zorlaşıyor ve çoğu şeyi bizde normal kılmaya başlıyoruz, birisi yere çöp atıyor mesela bu en basiti tabii bunu normal buluyoruz ya iki adım daha atsa çöp var sokakların her yerinde neden yani? En sinir olduğumda şu ki sigara izmaritlerinin yere atılması, ne kadar sigara içen insan gördüysem her biri sigarası bittikten sonra yere attı arabadaysa da camdan atıyor. Genci, yaşlısı hatta çocuğu da hepsi aynı şekilde çünkü, genç yaşlıdan, çocukta gençten örnek alıyor böylece de bilinçli bir nesil yetişmiyor. Öğrencileri eğiten öğretmenler bile böyle ya bahçede sigara içilir bahçeye atılıp okula girilir bu böyledir.
Bazen düşünüyorum insanız ve hepimizin düşünüp doğru olanı anlamak için çaba sarf edebileceği bir beyni var ama bu kullanılmıyor, daha doğrusu kullanılmasına izin verilmiyor.
insanlar hayatlarını ebeveynlerinden gördükleri gibi ezbere yaşıyorlar. “Babam bunu yapıyor ya demek ki doğru bende yapayım, dedemde böyle yaptı ya böylesi uygundur.” İşte bu şekilde insanlar hayatlarını yaşayarak öğrenmek yerine ezberlediklerini uygulayarak yaşıyorlar. İnsanlar zamanında düşünmeye zaman bulamamış iş işten geçtikten sonra da zamanı olsa bile düşünme faaliyeti nedir, gerekli midir, ne işe yarar? Bilmiyorlar, bilmiyoruz ayrıca öğretemiyoruz da.
Şuan bir şey olsa ben birini uyarmak istesem ya o öyle olmaz, şöyle yap falan diye, “Sende mi öğreneceğim! “der, tersler beni 10 kişiden 8’i adım gibide eminim bundan.
Daha fazla uzatmadan kısaca demek istiyorum ki, düşünün, düşünmek için kendinize zaman yaratın, size verilen bir aklınız var kullanın bunu ya neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilerek yaşayın. Kaydırak olmasın hayatınız yol nereye giderse bende oraya demeyin yolunuzu kendiniz bulun hatta bulmayın yolunuzu kendiniz yaratın. Ben kayboldum yolumu bulamıyorum derseniz eğer gitmek istediğiniz yere yeni bir yol açın ve bunları ertelemeyin.
Kendinizi asla umutsuzluğa boğmayın, umutsuzluk insanın en büyük düşmanıdır insan vazgeçebilir, inanmayabilir, kaybedebilir, cesaretsiz olabilir ama umutsuz olamaz eğer umudu tükenirse o insan o zaman ölür kendinizi yaşarken öldürmeyin ki, nefes alıyorsak umut her zaman vardır.
Bir hedef belirleyin kendinize öyle çok ileriye yönelik değil yani, kitap mı okuyamıyorsunuz? Azdan başlayın bugün 10 sayfa okuyacağım deyin hatta çok kötüyse 5 yapın bunu söz verin kendinize, unutmayın ki hiçbir söz kendinize verdiğiniz söz kadar değerli değildir.
5’ten sonra yavaş yavaş arttırarak ilerleyin.
Test mi çözemiyorsunuz 1 günde 1 soru çözmekle başlayın. Bir soru ne ya falanda demeyin e hiç yapmıyordunuz ya normalde, bu hiç yoktan iyidir.
Kendinizi yavaş yavaş buna adapte ettiğinizde beyniniz bunu sürekli istemeye başlayacak tıpkı alışkanlık edindiğiniz oyunlar, diziler, filmler gibi. E onlara da kötü demiyorum yanlış anlaşılmasın hepsi çok güzel ama her şeyin fazlası zarardır.
Bunlar bir umutsuzun, umutsuz kelimelerle kurduğu umutsuz cümleler ama birleştiklerinde umut dolu oluyorlar, tıpkı bir kişinin çabası üzerine toplumun bir araya geldiği gibi. Nereden nereye… Suzan Özer