İsmimden uzaklaşıyor ve karanlığa karışıyor gibiydim, bunun farkına ancak ışığı tekrar görünce vardım. O kadar umut ışığından uzak kalmışım ki ışığın varlığından bi’haber yaşamışım bir süredir. Bunların farkına varmak bir yandan huzur vericiyken bir yandan da acı veriyor. Sanırım acılara da bağımlıyım.
Umudun varlığı, her gün önüme çıkacak kadar yakınken nasıl oldu da bu kadar uzak kaldım. Işık karanlıktaki bütün canavarlarımı yolluyor yavaş yavaş. O kadar tereddütle yaklaşıyorum ki, güneş olarak bildiğim ışık yine bir ampulden öte gidemezse diye korkuyorum. Bir şeylerin varlığını hatırlıyorum yavaş yavaş. Tekrar haber alıyorum kendimden tekrar hissediyorum havayı. Belki de heyecanlı yapımdan ötürü bu hikaye de. Olsun umudum var ve dünyayı çiçekler böceklerle ve baharla birlikte sevebiliyorum dünyayı. Yıllar sonra belki tekrar şiir yazabilirim hayali sarıyor istemsizce içimi. Umuyorum çünkü elimde basit bir beden ve umudumdan başka hiçbir şey yok. Elimdekileri harcamakta üstüme tanımam ya da elimdekilerle harcanmakta.
Sahip çıkmam gerekiyor umuduma ve sakin durmam gerekiyor onunla. Yerimde duramayıp gülerek uyanıyorum hem de böyle bir dönemde. Karantinadan dolayı dar gelen odam artık çok geniş ovalara, çiçeklere ve kuşlara ev sahipliği yapıyor. Dünya dönüyor ve yakalayabiliyorum onu. Toparlanıyorum ki bir daha gelecek darbeye hazır olayım.
Unutma çocuk, yakında doğmaya başlayan Güneş’te karanlığın varlığını.