Bugün sokakta kime sorsak “En sevmediğin ders nedir?” diye çoğumuzun vereceği cevap Matematik oluyor. Peki, hayatımızın bu kadar merkezinde olan bir bilim dalını neden sevmiyoruz ya da asıl soru neden öğrenemiyoruz.
Peki, Nedir bu Matematik?
İnsanlık tarihi ile başladığı kabul edilen en eski bilimdir matematik. Tamamen insanı ihtiyaçlarla başlayan ve insanlık ilerledikçe ilerleyen günümüzde yaptığımız birçok şeyin temelidir. Sayı ve büyüklük gibi kavramlar avcı-toplayıcı toplumlarda ortaya çıktı. Bilinen en eski matematiksel nesne MÖ. 35000 yıllarında Svaziland Lebombo dağlarında keşfedilmiş maymun kaval kemiğine oyulmuş 29 çentikten oluşur. Daha sonra zaman ölçüleri, ay takvimleri, sayı sistemleri gibi bilgiler birbirini takip etti. Babil, Mısır, Sümer, Asur, Çin ve Yunan medeniyetleri bugün hala kullandığımız temel prensiplerini ortaya koydular.
Derslerde gördüğümüz Pisagor. Öklid, Thales teoremleri bu dönemde bulunan bazı bilgilerdir. Sonrasında gelen İslam dönemi ve bu dönemde yetişen Harezmî, Tusi, Ömer Hayyam gibi daha yüzlerce matematikçi geçmişten aldıkları bilgileri geliştirdiler. Bu dönemde yapılan matematik daha çok teorik olsa da Rönesans’la birlikte mekanik bir hal aldı ve günümüze dek devam eden artan bir ilerleme hızı oluşturdu.
Peki, bu kadar çok içimizde ve bizden biri olan matematiği biz neden öğrenemiyoruz. Ülkece matematiği sevmemizin sebebi neler bir bakalım.
1. Önyargı
Matematik denilince akla karışık sayılar, değişik şekiller, anlaşılamayan problemler, bulunamayan x’ler y’ler geliyor. Durum böyle olunca da önyargı ve korku beraberinde geliyor. Önyargıdan dolayı zamanında öğrenilmeyen bilgiler birikiyor ve matematiği anlamama durumuna dönüşüyor. Tabi anlaşılmayan matematik dersi sevilmeyen bir ders haline geliyor.
2. Ezbercilik
Temel sebeplerden biri matematiğin aslında ne olduğunu öğrenmek yerine bize verilen formülleri ezberlemeye çalışmamız. Birbiriyle ilişkili kocaman bir sistemi bir yerinden tutup ezberlemeye çalışınca da anlamsız bir şey haline geliyor. Aslında en baştan başlayıp, küçük adımlarla ve sabırla matematiği öğrenmeye çalışsak o zaten kapılarını bize açacak ve matematiğin sonsuzluğunun için de kendimizi kaybedeceğiz.
3. Matematiğin öğretilme tarzı
Bizi ezbere iten kişilerde aslında matematiğin ezber olmadığını söyleyen öğretmenlerimiz. Genel olarak öğretmenlerimiz konuların nereden geldiğini anlatmak yerine onlara yerilmiş olan müfredatı takip etmeyi seçiyorlar. Mesela hepimiz Thales bağıntısını biliyoruz ama Thales’in bu bağıntıyı mısır piramitlerinin boyunu hesaplamak için bulduğunu bilmiyoruz. Bunun gibi pek çok örnek bize matematik anlatılırken verilse daha çok merak edip öğrenme isteğimiz artabilecek.
Önerilen İçerik: Teknolojiyle Eğitimin Buluştuğu Yer: Morpa Kampüs
4. Müfredat Sıkıntısı
Maalesef ülkenizde oturmuş bir eğitim sistemimiz yok. Bu durum genel bir kafa karışıklığına sebep oluyor. Sürekli eklenen ya da çıkarılan konuların olması öğretmenlerin de işini zorlaştırıyor. Öyle ki 11.sınıfta trigonometri konusunun tamamını öğrenen bir öğrenci müfredattaki değişiklikten dolayı 12.sınıfta tekrardan aynı konuyu görmek zorunda kalabiliyor. Yapılan değişiklikler matematik öğrenimini kolaylaştırmaya yönelik olsa bile bunun çok sıklıkla yapılması sorunlara yol açıyor. Başka bir sorunda üniversiteye giriş sınavındaki soru tarzlarının müfredatla çokta uyumlu olmaması. Sonuçta ortaöğretimdeki müfredat içerikleri ve milli eğitim kitaplarındaki soru tarzları belli ama bununla çokta alakası olmayan sorularla öğrenciler baş başa bırakılıyor.
5. Öğretmen yetiştirilmesi
Hepimizin hayatında iyi ya da kötü yer etmiş bir matematik öğretmenimiz vardır. Ne yazık ki çoğunlukla matematik öğretmenlerimizi iyi hatırlamıyoruz. Bunu sebebi birazda öğretmenin niteliği ile ilgilidir. Bunda öğretmene kişisel kusur yüklemek haksızlık olur. Problem doğrudan doğruya öğretmenin nasıl yetiştirildiği ile ilgili. Öğretmen liselerinin kapatılması, eğitim fakültelerinin öğretim içeriklerinin sıkça değişmesi, fen-edebiyat mezunu öğrencilerin formasyon belgesiyle öğretmenlik yapmaları gibi pek çok sorun var. Öğretmen yetiştirilirken meslek içi yeterliliği de önemli ama öğretmenliğe atanmak için yapılan kpss sınavı bunu ölçmekten çok uzak. Tabi bu alandaki sorunlar için hiçbir şey yapılmıyor değil. Öğretmen yetiştirilmesi ile ilgili MEB, YÖK ve üniversitelerin orta çalışmalarıyla o sorunlar çözülmeye çalışılıyor.
6. Temel Sıkıntısı
Öğretmenler gerekeni yapsalar bile işin yüzde yetmişi öğrenci de bitiyor. Evet, ilkokuldaki öğretmenini sevmemiş olabilirsin, ortaokulda temelin olmadığı için anlamamışta olabilirsin ama bu lisede de anlamayacağı anlamına gelmiyor. Önyargıları bir kenara bırakıp matematiği öğrenmeye karar vermesi gerekiyor öğrencilerin. Günümüz de çarpım tablosunu bilmeyip liseye kadar gelmiş öğrenciler var. Bunun sorumluluğunu alıp bu duruma dur diyecek olan da öğrencilerdir. Sonuçta yardım isteyen bir öğrenciye yardım etmek her öğretmenin birincil görevi ve gerçekten istekli olan öğrenciye de her öğretmen yardım edecektir.
7. Herkes Matematik Öğrenebilir
Unutulmaması gereken şeylerden biri insan beyni mükemmel bir makinedir. Herkesin ilgi alanı ve anlama kapasitesi farklı olabilir ama üzerinde durulduğu zaman yapamayacağı şey yoktur. Tabiî ki hepimiz matematik dehası olmayacağız ama belli bir seviyede öğrenmemiz şart. Matematiğin üzerinde durduğunuz zaman onu anlamaya başlayacak ve anlamaya başladıkça da onu seveceksiniz.
Önerilen İçerik: Türk Eğitim Sisteminin Bütün Zorluklarına Rağmen Öğrenci Olmak
İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar: