Hürriyet gazetesi Türkiye’de en çok satılan 3’üncü gazete olma özelliğini taşıyor. Şimdi 71 yıllık bir geçmişe sahip olan gazetenin siyasi çizgisini, yayınlayıp yayınlayamadığı haberleri bir kenara bırakın. Büyük haber değeri taşıyan ancak çoğu gazetenin manşetine çıkamayan asıl haberimiz, bu kuruluşta önceki gün basın tarihinin en büyük gazeteci kıyımının yapılması. 40’ın üzerinde muhabir ve editör yıllardır çalıştığı, ister istemez gönül bağı kurduğu kurumundan kovulduğunu mail adreslerinin kapatılmasından anladı. Evde olan “şanslı” kesim ise tebligatla öğrendi kovulduğunu. Şanslı olmayanlar muhtara gidip “Pardon, bana tebligat geldi mi? Kovulmuş muyum acaba öğrenmek istiyorum” demek zorunda kaldı.
Kovulmadıklarını öğrenenler sevinmekle acı çekmek arasındaki arafta kaldı. Kalplerini soğutamayanlar arkadaşlarının ardından gitmeyi seçti, istifa etti. Bu haber Türk toplumunu ne kadar ilgilendirdi bilinmez ancak bu memlekette basın tarihinde böylesi görülmedi. Bir gazeteci düşünün her gün işe gidiyor, haftada 1 gün izinli ve çoğu zaman resmi tatillerde de çalışıyor. Esnek çalışma saatlerine göz yumuyor, yayınlayamadığı sansürlendiği haberlere üzülüyor ve en önemlisi yaşamının büyük bir bölümünü işte geçiriyor. Peki ne için? Halkın bile aslında haberdar olmadığı belki de pek çok kişinin haberdar bile olmak istemediği “toplumun bilgi alma hakkını” yerine getirmek için. Evet, doğru duydunuz aslında çok hayati olan bu görevi Türkiye şartlarında zar zor olsa da yapmak için büyük bir mesai harcayan, bir gazetenin satılmasındaki en büyük pay sahibi gazeteciler, kendi şeflerinin bile haberi yokken sessizce kovuldu… Bunun hukuksuzluğundan öte can yakıcı yanını gazetedekilerin “Ayın 1’i gelsin maaş yatarsa kovulmadık demektir” demesinden anlayabilirsiniz. Türkiye basın özgürlüğünde listenin epey aşağılarında olduğunu zaten biliyorduk. Pek çok gazetecinin ilginç kovulma hikayelerine de aşinaydık. Ancak; Türkiye’deki gazetecilerin kovulduğunu öğrenme hürriyetinde vahim bir durumda olduğunu ise ilk defa bu kadar çarpıcı bir şekilde öğrendik.
21. yüzyıl Türkiye’si daha nelere gebe bilinmez ancak ister istemez şu cümle kuruluyor: “İyi seyirler sayın seyirciler bu daha girizgahtı.”