Merhabalar; Pandemi, karantina, yasaklar derken birçoğumuz ruhsal anlamda bazı zorlu yollardan geçiyoruz. Uzmanların ısrarla psikolojik sağlığımızı korumak adına aktivitelerde bulunmamız gerektiğini söylediği bu günlerde bu konu ile ilgili yakında ilgilenmek ve bir araştırma yapmak istedim. Bazılarımızın yaşadığı bu depresyon ve bıkkınlık hali geçici olsa da bu ve benzeri hastalıklardan uzun zamandır mustarip olan yüzlerce insan var. Peki Türkiye’de en sık görülen psikolojik rahatsızlıklar nelerdir gelin birlikte bakalım.
1) Sinik (cynic) kişilik ; bu hastalığa sahip insanlar genel olarak tutkusuzluk, alaycılık ve aşağılama ile ilişkili bir yaşam felsefesi benimserler. Bu insanlara göre ortalama bir insanın devlet işlerinde söz hakkı olması kabul edilemez ve onları değiştirme gücü olamaz. Toplumsal konularda aktif rol oynamanın anlamsız olduğunu düşünürler. Dünya, onlara göre gücü eline geçirmiş birkaç kişi tarafından yönetiliyordur ve seçimlerin de bir mantığı yoktur. Hayatlarının kendileri tarafından değil de dış güçler tarafından yönetildiğine inanırlar. Kısaca ; özgürlüğün ne demek olduğunu bilen ama vatandaş olmayı bilmeyen tiplerdir.
2) Narsisistik kişilik ; bu hastalığa sahip insanlara maruz kalıp psikoloji bozulan o kadar çok insana tanık oldum ki. Bu insanları anlamak ve çözmek oldukça zordur bazı evlilikler bir tarafın bu hastalığa sahip olduğunun fark edilmesi sonucuyla büyük bir hüsranla son bulmaktadır. Bu hastalığa sahip insanlar dediğim dedik tiplerdir. İkili ilişkilerde sürekli üstün olmaya çalışırlar, aşırı rekabetçilerdir, kendilerini teşhir etmeye bayılırlar ve hayatları boyunca hep bir şöhret arayışı içindedirler. Sırf bu yüzden olmadıkları biri gibi davranmaya meyillidirler. Ne diyelim Allah böyle tiplerden uzak etsin, hayatınızda böyle biri olduğunu düşünüyorsanız da en kısa sürede bu ilişkiye son vermenizi öneririm.
3) Sheilaizm ; İsmini kendi kendine bir din ortaya çıkaran Sheila Larson isimli bir kadından almıştır. Yapılan araştırmalara göre kendi fantezileri içinde kendi dinini ortaya çıkaran insan sayısı her geçen gün artmakta. Bu insanlar genellikle dinlere değil de kendi çıkardıkları dinlere inanmayı tercih ederler. Kimsenin kendilerini (kendi dinlerini) yargılayamayacağını ve herkesin kendilerini (kendi dinlerini) kabul etmesi gerektiğine inanırlar. Kısacası bu insanlar ” Ben özelim ben tekim kusursuzum” diyen tiplerdir.
4) Şöhrete tapınma sendromu ; bu hastalığı araştırırken aklıma Can Yaman ve fanları geldi vallahi. Türkiye’de birinin fanı olmak, ona özel sayfa açmak ile başlar ki bu tüm dünyada aynıdır. Ergen psikolojisinde bu tarz davranışlar görülüyor aslında lisede arkadaşlarımdan çoğu bir ünlüye hayrandı ve posterlerini biriktirirlerdi. Sevdiği ünlüyü herkese karşı savunur aksi duygulara sahip insanlarla hiç çekinmeden tartışmaya girerlerdi ama diyorum ya bu olayları yaşadığımız zamanlardaki yaşlarımız 16 veyahut 17 idi. Şöhrete tapınma belli bir düzeyden sonra çocukça bir davranıştan ziyade akli bir dengesizlik haline geliyor. Sendroma göre; birçok insanın şöhret tapınması eğlence düzeyinde kalmıyor şöhrete tapınmakla ilgili tavır ve davranışa dönüyor yani bir çeşit alışkanlık haline geliyor diyebiliriz.
Avril Lavinge genç pop yıldızı olarak şöhret olduğu zamanlarda bir okul müdürü şöyle demişti: “Müthiş hayalleri olan öğrenciler için çok güzel bir örnek.” Oysa Avril liseyi tamamlamayan bir öğrenciydi bu konuda söylenmesi gereken “Böyle saçmalık olur mu; liseyi bile bitirmeyen bir genç nasıl vatandaş olur” olmalıydı. Artık genç insanlar bir gün ben de ünlü olabilirim hayaliyle yaşıyorlar. Şöhrete tapınma bilinçdışında kodlanan evrensel bir fantezi ve hedef haline gelmiş durumda.
5) Anti sosyal kişilik bozukluğu ; Sosyal koşullara uymakta zorluk çekerler ve inceliğin dip noktalarında dolaşan bir iletişim anlayışları vardır. Lakin kendileri çok kaba ve kırıcı tavırlar gösterirler. Başkalarına ve onların görüşlerine aldırış etmezler. Toplum kurallarına uymak onlar için adeta bir işkence gibidir. Sorumsuz ve agresif davranışlar sergilerler. Bu bozukluğu olan insanlar sıklıkla ciddi suçlar işler ve davranışları için asla pişmanlık duymazlar. Sosyal medyadaki siber magandaların çoğunu bu türler oluşturur.
6) Fiziksel kibir ; İsminden de anlaşıldığı üzere “vücudumu sergilemeyi seviyorum” diyen ve bundan büyük bir haz duyan insanlardır. Pahalı ve dikkat çekici kıyafetleri giymeye bayılırlar. Tabi ki bir çoğumuz bundan hoşlanırız ama onların bu davranışları diğer insanlar tarafından beğenilme ve imrenilme arzusundan gelmektedir. Ekranda kendilerini izlemeyi, aynada kendilerine bakmayı severler. Genellikle güneşi D vitamini kaynağı olarak değil de bronzlaşma aracı olarak görürler.
7) Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu ; Hayatımın bir bölümünde tecrübe ettiğim ve tek başına kurtulmanın pek de mümkün olmadığı bir rahatsızlıktır. Birçok insan korktuğu zaman vücudu adrenalin salgılar bu gibi durumlarda tetikte olur ve çabuk davranırız. Normal hayatta bizi koruyan korku, çok fazla ve durumdan bağımsız ortaya çıkınca, anksiyete bozukluğuna ya da fobiye yol açabiliyor. En sık görülen rahatsızlıklar kalp çarpıntısı, baş dönmesi ve boğulma korkusudur. Haliyle ilerleyen zamanlarda Panik Atak bozukluğuna da davetiye çıkarması mümkündür. Genellikle kadınlarda daha sık görülen bu hastalık bizi henüz gerçekleşmemiş olan senaryolara karşı tetikte olmaya mecbur hale getirir. Uykunuzda bile başınıza bir şey geleceği korkusu hissettiğiniz için zamanla uyku problemleri de yaşamaya başlarsınız.
8) Tükenmişlik Sendromu ; Sürekli yaşanan stres, depresyon hali, uykusuzluk, olumsuz düşünceler ve korkular ciddi bir tükenmişlik hissine yol açabilir. Bu sendrom sınırlı bir tanımdan ziyade bir gelişmeyi anlatır. Hastalığa bugünlerde kendilerini okulda ya da üniversitede baskı altında hisseden genç insanlar da maruz kalmaktadır. Hastalığın terapisi genelde birkaç hafta sürer ancak ağır durumlarda terapi birkaç yıla kadar uzatılabilir. Hastalığın ilerlememesi ve daha başka sorunlara yol açmaması için hastalığa sahip bireylerin en kısa sürede tedavi alınması önerilir.