“Diline sahip olmayan insan vatansever olamaz”. Bu söz Oktay Sinanoğlu’na ait. Türkçe on binlerce kelimeye sahip bir dil olmasına karşın günlük yaşantımızda 400 kelime kullanıyoruz. “Kavramlarımızı çaldılar” sözünü duymuşsunuzdur. Dünyayı etkisi altına alan ve “Evrensel dil” olma iddiasında bulunan İngilizce son yüzyılda tüm dilleri olduğu gibi Türkçeyi de buhrana sokmuştur. İngilizceden ithal ettiğimiz kelimelerle kendi dünya görüşümüzü ilerletemez hale geldik. Biz İngiliz değiliz ve dünyayı İngilizler gibi görmüyoruz. Bu sebeple İngilizce ikame kelimeler Türkçemizi ve dolayısıyla düşüncelerimizi bozuyor.
“Bilim dilinin İngilizce olmadığını” vurgulayan Oktay Sinanoğlu, “Japonlar da bilim üretiyor” diyor. Eğitim dilinin yabancı dillerden arındırılmasını istiyor. Hatta yabancı dilde eğitimin anayasa ile çeliştiğini ve hukukçuların bu konuda çalışmalar yapmaları gerektiğini söylüyor. Türkçenin tüm siyasi davaların üzerinde olduğunu vurgulayan Sinanoğlu, Türkçenin kurtulmasını “en önemli, birinci milli dava“ olarak görüyor. Ben bir adım daha ileri giderek “İngilizce konuşmalar yapan Türk devlet adamlarının, İngiliz dilinin emperyalizmine kapıldıklarını” söylüyorum. Sinanoğlu hocanın “Türkiye Büyük Millet Meclisinin tutanaklarının İngilizceye çevrilmesi” konusunda ki eleştirisi de bu yöndedir. “Bırakın onu İngiliz ajanlar çevirsin” diyor. Maalesef bugün Türkçeyi doğru anlayamamış Türk öğrencilerin, İngilizce öğrenmeden hiçbir kariyer planlamadıkları için İngilizce kurslarda aylarını belki de yıllarını verdikleri bir gerçek.
Yabancı dilin yanlış ediniminin Türkçeyi nasıl yıprattığını ve nasıl zayıflattığını günlük hayatta da görmek mümkün. Şirin görünmek için İngilizce dükkan tabelaları kullananlarına, yabancı dile sahip kişilerin bunu böbürlenerek anlatmalarına ve Türkçe konuşmaların arasına yabancı kelimeler sıkıştırmalarına muhakkak şahit olmuşsunuzdur. Bu, Sinanoğlu hocanın ifadesi ile “kimliksizlik ve şahsiyetsizlik” durumudur.
Bir dilin bir buçuk nesil sonra yok olabileceğini söyleyen Sinanoğlu hoca ilave ediyor; “babalar kendi çocukları ile konuşamaz oluyor”. Bugün de buna yakın durumlar mevcut. Bırakın babanın çocuğunu anlamasını, ağabeyler kardeşleri ile aynı dili kullanamıyor. Kelimeleri edinmiyoruz, maruz kalıyoruz. Ve her neslin maruz kaldığı kaynak birkaç yılda bir değişiyor.
Meselenin İngilizce öğrenmemek olmadığını söyleyen Sinanoğlu hoca “kişinin mesleğine göre değişen, ona göre gereken bir yabancı dili, o mesleğe yetecek tarzda öğrenmesi çok faydalıdır” diyor. Ama bu “yabancı dil eğitimi” yerine “yabancı dille eğitimin” arasındaki farka odaklanmak gerektiğini yazıyor.Türkiye bu sorunun üstesinden henüz gelememiştir.
Sinanoğlu hoca İngilizce ile ilgili çarpıcı bir ifade daha kullanır. “Uzmanlara göre İngilizce’de bugün gerçek öz İngilizce sözcüklerin sayısı sadece %15!.. Böyle bir dil için on bin yıllık 250 milyonun dili Türkçe feda edilir mi?”
Ve son olarak adeta bir vasiyet bırakıyor; “Türkiye’nin kurtuluşu, Türkçenin kurtuluşuna bağlıdır. Bu amaçla Kültürel Kurtuluş Savaşı vermek durumundayız. Türkçe giderse Türkiye gider” – Oktay Sinanoğlu.