Bu soruya yanıt verirken “milliyetçilik” kavramına iki açıdan bakılmalıdır: Kelime kökeni olarak milliyetçilik ve Türkiye’de milliyetçilik. Türkiye toplumu, özellikle imparatorluk mirası olmasından da kaynaklı olarak pek çok ırktan, etnik topluluktan oluşur. “Milliyetçilik” kavramının kökenine baktığımızda “millet” kelimesinden gelir. Türk milliyetçileri millet kavramını mealen şöyle tarif eder: Ortak bir geçmişe, ortak değerlere, duygulara, hassasiyetlere, geleneklere, kader birliğine sahip; tek bir bölgede ya da birden çok coğrafyaya dağılmış her ırk ve inançtan oluşan halkların oluşturduğu büyük kümeye “millet” denir. Tanımda da görüldüğü üzere Türk milliyetçilerinin millet derken kastettikleri ortaklık: Irk ortaklığı, aynılığı değil değerler ortaklığı yani kültür ortaklığıdır. Türk milliyetçiliği ideolojisinin fikir önderlerinden Ziya Gökalp’in üzerinde durduğu “hars”, kültürdür. Milliyetçilik kelimesini daha öz şekilde “milletçilik” olarak da ifade edebiliriz. Ait olduğu milletin ve o milletin mensubu olduğu devletin varlığını, birliğini, bütünlüğünü, çıkarlarını kendi çıkarlarından, nefsinden, hatta canından üstün tutma anlamına gelen “milletçilik”; “milliyetçilik” kelimesinin, kavramının kökenidir. Türk milliyetçileri; bölücü, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı olduğunu düşündükleri için ırkların ve farklılıkların ön plana çıkarılmasına karşı çıkarlar. Onlara göre öne çıkarmamız, kendimizi tanımlamamız gerek şey farklılıklarımız değil ortaklıklarımızdır. Özellikle Fransız İhtilâli’nden sonra modern toplumlarda yerleşmeye başlayan ulus, bir başka adıyla millet olma anlayışının bir sonraki aşaması bu millete bir isim koymaktır. Modern toplumların önde gelenlerinden bazıları, bu ismi, devletlerinin kurucu ve hakim etnik topluluğundan almayı uygun görmüşlerlerdir. Örneğin Fransız toplumu, adını Franklardan alırken, Almanlar, Cermenlerden almıştır. Bu toplumlar, bu isimleri seçerken, kelimeleri ırkı ifade eden anlamından başkalaştırarak adeta eş sesli bir hale getirmiş, yukarıda tanımını yaptığımız “millet” i ifade eden yeni bir anlam kazandırmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti inşa edilirken de bu yol tercih edilmiş ve milletimizin adına: “Türk milleti”, Türk milletinin her bir bireyine de “Türk” denilmiştir. Zira bilindiği üzere Anadolu coğrafyasında yaklaşık bin yıldır kurulan devletlerin kurucusu, o devletlerdeki çoğunluk ve hakim etnik topluluk Türkler olmuştur. Bu bakımdan, milletimizin adının, kapsayıcı bir ifade olarak “Türk milleti” olmasında tuhaf bir durum yoktur.
Türkiye’de Türk milliyetçiliği
Türkiye’deki sorun Türk milleti ve Türk milliyetçiliği kavramının yanlış bilinmesi ve yanlış ifade edilmesi nedeniyledir. Öyle ki, gerçek anlamda Türk milliyetçileri de, Nihal Atsız çizgisindeki ırkçılar da, Türk-İslam sentezcisi “Ülkücüler” de, Turancılar da kendisini Türk milliyetçisi olarak tarif etmektedirler. Oysa iddia ettikleri mensubiyetin biraz ayrıntısına indiğimizde kiminin Ülkücü, kiminin ırkçı, kiminin Turancı, bir kısmının da milliyetçi olduğu görülecektir. Türkiye’de, Türk-İslam sentezi olan Ülkücülük dışında bu bağlamdaki diğer ideolojilerin güçlü bir örgütlü yapıları ve büyük ölçekli bir kurumsal temsilcileri yoktur. Bu durum, uzun bir süre, Ülkücüler dışındaki kesimlerin de kendilerine en yakın buldukları kesimin ve o kesimin siyasi temsilcisi olduğunu iddia eden Milliyetçi Hareket Partisi’nin etrafında toplanmalarına yol açmıştır. Bu kesimlerin tamamına hitap etme ve tamamını temsil etme çabası da Milliyetçi Hareket Partisi’nin söylem ve tavırlarının ve bu partiye bakarak zihninde Türk milliyetçiliğini anlamlandırmaya çalışan toplum kesimlerinin Türk milliyetçiliği algısının karmakarışık olmasına neden olmuştur. Oysa savundukları kavramlara bakarsak ne Türk-İslam sentezcisi(ülkücüsü) Milliyetçi Hareket Partisi gerçek anlamıyla Türk milliyetçisi; ne de Göktürk alfabesi, Afşar boyu, Türk budunu söylemlerini tekrarlayanlar Türk milliyetçisidir. Esasında Milliyetçi Hareket Partisi’nin adı Ülkücü Hareket Partisi olsaydı, bu kavram karmaşasının önemli bir kısmı ortadan kalkabilirdi. Türk milliyetçiliğinin, Türk-İslam sentezciliğinden temel farklarından biri seküler, bir başka ifadeyle laik olmasıdır. Yani yalnızca Müslümanları ve onların değerlerini Türk milletinden gören, diğerlerini azınlık sayan bir anlayış Türk milliyetçisi değildir. Benzer ifadeyle her Türk’ü Müslüman, her Müslüman’ı Türk gören bir yaklaşım da laik olmadığından Türk milliyetçisi değildir. Türkiye’de, Türk milliyetçiliğinin söylem ve eylemlerle yanlış tarif edilmesi, ülkedeki ciddi bir kesim tarafından Türk ırkçılığı gibi algılanmasına neden olmuş ve ne yazık ki bu durum, toplumun farklı kesimlerinde, var olan etnik(ırki) aidiyet duygularının kabarmasına, Kürt ırkçılığı başta olmak üzere, çeşitli etnisitelere ait ırkçı tutumların yükselmesine neden olmuştur. Öyle ki bu durum, ülkemiz için bir ulusal bütünlük sorunu haline ulaşmıştır. İdeolojilerin doğru anlaşıldığı ve doğru yansıtıldığı bir Türkiye görmek temennisiyle…