Atanamayan öğretmenler meselesi, Türk mili eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri. Binlerce nitelikli insan, eğitimini aldıkları meslekleri icra edemiyor. 2022 yılında atanamayan öğretmen sayısının bir milyonu bulması bekleniyor. Atanamayan öğretmen sayısı azalmadığı gibi sayıları gün geçtikçe artıyor. Eğitim ve fen-edebiyat fakültelerinden mezun olan çok sayıda genç, ya farklı mesleklere yöneliyor ya da özel okullarda emek tacirliğine maruz kalıyor. 2018 verilerine göre 2 yılda 42 öğretmen atanamadığı için hayatına son vermiş , bugüne kadar intihar eden öğretmen sayısının 60’a yakın olduğu tahmin ediliyor.
Hepimiz bu sorunun öneminin farkındayız, o halde çözüm yollarından konuşalım. Peki kanayan yaramız olan bu meseleye yönelik çözüm politikaları neden yetersiz kalıyor? Atanamayan öğretmenler meselesini, çözmek için neler yapılabilir? Gelin, bunları konuşalım.
Eğitim ve Fen-Edebiyat Fakültelerinin Kontenjanları Sınırlandırılmalı
Bu başlık altında ele alınması gereken dört temel mesele var: ikinci öğretimlerin varlığı, formasyon eğitimi, açık öğretimler ve eğitim fakültelerinin kontenjanları. Ülkemizde atanamayan binlerce öğretmen olmasının yanı sıra yeni mezun öğretmen adaylarıyla birlikte atanamayan öğretmen sayısı, gün geçtikçe artıyor. Hâli hazırda mezun olmuş öğretmenlerin ataması yapılamıyorken yeni mezun sayılarını azaltmaya çalışmak, öncelikli yapılması gereken işlerden biri. Her yıl atanamayan öğretmenler ordusuna katılan mezunların önemli bir kısmını, ikinci öğretimler ve açık öğretim mezunları oluşturuyor.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK), bu sorunun farkına varmış olacak ki 2015 yılında kademeli olarak ikinci öğretimlerin kapatılmasına karar verdi. Ancak bu süreç ne derece hızlı ilerliyor tartışılır. İkinci öğretim ve açık öğretim fakültelerinin kapatılması elbette yeterli olmayacaktır, eğitim fakültelerinin kontenjanları da düşürülmeli. YÖK, Haziran ayında öğretmenlik programları kontenjanının %10 oranında düşürüldüğünü açıkladı. Bu karar her ne kadar önemli bir adım olsa da mevcut duruma bakıldığında yetersiz kalacaktır.
Formasyon Eğitimi Umut Kapısı Olmaktan Çıkarılmalı
Fen-edebiyat fakülteleri ve açık öğretim mezunlarına, ortalama iki bin TL karşılığı öğretmenlik sertifikası veriyor. Eğitim fakültelerinin kısa sürede verdikleri bu eğitim yetersiz kalıyor. Fakültelerin bu eğitimi vermesindeki amaç eğitim değil, kazanç kaygısı. Eğitim fakültelerinin kendi öğrencilerine dört yıl süresince verdiği eğitimin, formasyon adı altında bir yılda verilmesi nitelikli öğretmen yetiştirilmesine ne kadar katkıda bulunur, siz düşünün.
Atanamayan Öğretmenlerin Çaresizliğinden Ücretli Öğretmenlik Adı Altında Yararlanılmamalı
MEB, okullardaki öğretmen açığını, ücretli öğretmenlerle karşılıyor. Türkiye’de görev yapan öğretmenlerin yaklaşık %10’unu ücretli öğretmenler oluşturuyor. Ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerden çok daha az para alarak onlarla aynı işi, hatta daha fazla işi yapıyorlar.Özlük hakları farklı öğretmenler bir arada görev yapıyor.
Atanamayan öğretmenler için ücretli öğretmenlik bir seçim değil, adeta mecburiyet. Öğretmenler hiçbir gelecek garantilerinin olmadığı bu işi yapmak zorunda kalıyorlar. Bir yıl veya bir dönem çalıştıkları bir okulda gelecek yıl çalışmalarının hiçbir garantisi yok. Her ne kadar bu yıl zam yapılsa da maaşları da asgari ücretin altındaydı. Ders saatine göre aldıkları ücretler ise okul idarecilerinin insiyatifinde. Ücretli öğretmenliğin olumsuz diğer bir yanı da branşı dışında öğretmen alımlarının yapılması. Milli Eğitim, daha ucuz olsun diye İşletme bölümü mezunundan matematik öğretmeni yapıyor. Dahası ücretli öğretmenlikte formasyon şartı aranmıyor.
Emekliliğe Teşvik Edilmeli
Atama bekleyen öğretmenlere kontenjan oluşturmak için belli bir yaşın üzerindeki öğretmenleri emekliliğe teşvik etmek amacıyla düzenlemeler yapılmalı. Bu amaç doğrultusunda bir istisna yapılarak emeklilik yaşı öğretmenler için öne çekilebilir. Buna ek olarak, fazla ikramiye verilerek öğretmenler emekliliğe teşvik edilebilir.
Son olarak şunları söyleyelim: Atanamayan öğretmenler meselesi, yalnızca Milli Eğitim Bakanlığı’nın çalışmalarıyla çözüme kavuşamaz. Bu problemin çözümünde Maliye Bakanlığı’nın, MEB’in ve YÖK’ün birlikte hareket etmesi gerek. Ancak sorumlular, sorumluluklarını yerine getirdiği sürece düzen sağlanabilir. Umarız yakın zamanda bu istihdam fazlalığı çözüme kavuşur ve öğretmen adayları emeklerinin karşılığını alır.
Önerilen İçerik: Türk Eğitim Sisteminin Bütün Zorluklarına Rağmen Öğrenci Olmak