Toplumun daha önce karşılaşmadığı kadar büyük ve küresel bir salgındır. Toplumu şiddetli oranda etkileyen, yaşamı ve beden bütünlüğünü tehdit eden bu salgınının, ruhsal açıdan insanları etkilemesi çok normal. Bugünlerde ülkemizde ve dünyada karantinalar uygulamaktadırlar. Diğer bir ismi sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Bu süreç insanları ruhsal açıdan olumsuz etkilemektedir. Ama bu durumun sadece bizim başımıza gelmediğini, tüm dünyanın aynı süreçlerden geçerek aynı zorluklarla başa çıkmaya çalıştığını, kısacası yalnız olmadığımızı kendimize hatırlatmak faydalı olacaktır. Böyle bir salgının daha önce başımıza gelmediği için nasıl davranacağımızı bilmiyoruz ve özellikle salgının teknoloji çağında başımıza gelmesi de hem dezavantaj hem de avantaj sağlamaktadır. Çünkü dünyada ne olup ne bittiğini doğru ya da yanlış bir şekilde öğreniyoruz ve bu da bizim psikolojik olarak olumsuz etkilemektedir.
Salgın dönemi içinde rutin hayatımızın sekteye uğraması, düzenin birdenbire değişmesi, eğitimlerin ara verilmesi, planların bozulması ve ertelenmesi, ekonominin durması gibi durumlar insanların üzerinde kaygı, stres ve korkuya neden olmuştur. Covid-19’un insanda yaptığı kaygı ve panik durumları neredeyse virüs kadar hızlı yayılıyor. Sağlıklı bireylerde bile bu salgının sağladığı koşullar insanlar üzerinde stres, kaygı, korku, bunaltı, endişe, panik, öfke, tahammülsüzlük, gerginlik, umutsuzluk, huzursuzluk ve çaresizlik gibi duygulara kapılmışlardır. Bu duygular sürekli olmadığı taktirde son derece olağan ve insani tepkilerdir. Bu salgın tüm kişilerde panik, kaygı ve strese neden olmuştur. Çünkü birçok kişide “bende mi bu salgına yakalanacağım?” korkusu ve endişesi vardır. Covid-19 salgınına yakalanan kişilerde yüksek ateş, öksürük, ishal, nefes almada zorluk, iştahsızlık, bulantı, tat alamama ve çeşitli vücut ağrıları şeklinde şikâyetlere neden olmaktadır. Geçmişte umursamadıkları en ufak bir rahatsızlıkta bile “ben korona mıyım?” telaşına kapılıp, panikle soluğu hastanede alabilmektedirler. Kişilerin yaşadığı bu yoğun kaygı ve endişe durumu vücutlarında farklı tepkiler vermesine, yaşam kalitelerinin bozulmasına yol açabilmektedir.
Covid-19 hakkında paylaşılan videolar ve yazılan yazılar kişiler üzerinde yüksek düzeyde stres, korku, kaygı oluştururken beraberinde uyku problemleri, yeme bozuklukları ve obsesif düşünceler ve fobi geliştirmelerine de neden olabilmektedir. Korku ve kaygı yaşayan kişiler olumsuz düşünmeye daha meyilli olabilmekte, risk algıları abartı bir şekilde seyir gösterebilmektedir. Özellikle normal yaşantımızda sürekli salgın ile ilgili internetten asılsız haberler okumak ya da ailemizle bile konuşurken sanki hiçbir konu yok gibi ailemizle tek paylaşacağımız şey Covid-19 salgınıymış gibi sürekli bu konuyu konuşmak kaygıyı ve korkuyu arttırmaktadır. Kısıtlanmış ve değişime uğramış yaşam faaliyetleri, kişilerin kaygılarını arttırmaktadır. Özellikle şu an okulların eğitime ara vermesi, iş yerlerin kapatılması insanları geçim derdine sürüklemektedir ve bu belirsizlik hali insanları ruhsal olarak çıkmaza sürüklemektedir.
Fakat en çok korkutan şeylerden biri de belirsizlik. Virüsün henüz bir tedavisinin bulunamaması ve bu nedenle her gün birçok ülkede ölümlerin arttığını duyuyor olmamız ve ülkemizde görülmüş olması ciddi anlamda ölüm korkusu oluşturuyor. Bu gibi korku ve kaygı yaşayan kişiler olumsuz düşünmeye daha meyilli oldukları için internette gördükleri yanlış, mantıksız olan düşünceler olumsuz düşüncelerini pekiştirmektedir. Ruh halini sürekli olumsuz fikirlerle yormakta ve bedenini strese maruz bırakmaktadır. Bu salgın çoğu insanların birtakım davranışında bazı değişikler yaratmaktadır. Özellikle temizlik konusuna gelecek olursak insanlar gereğinden fazla temizlik konusuna takıntılı olduğunu görmekteyim bazı insanların aldıkları en ufak ürünleri bile çamaşır suyu ile yıkaması ya da bazıların ellerini bile sürekli takıntılı hale getirip yıkamasını bizzat buna ben de dahil olmak üzere yapmaktayız. Aşırıya kaçan temizlik, el yıkama, banyo yapma vb. ritüellerden kaçınmalıyız. Sadece olması gereken kadar temizlik yapsak yeterli olacaktır. Temizlikten ziyade insanlarda maske stokları, dezenfekte, kolonya ve yiyeceklerin stoklanması gibi aşırı korkulu ve kaygılı birçok davranış insanla rastlamaktayız.
Öncelikle panik halinden çıkarak durumu kabul etmeli ve bilinçli şekilde önlemler almaya başlamalıyız. Özellikle bu dönemde İnsanların dışarı çıkarken bile tedirgin oluşu ve birbirlerine yaklaşmaları en ufak hareketleri bile bazı insanları sinirlendirmekte ve birbirleriyle tartışmalara girdiğini görmekteyim. Bu dönemde birçoğumuz evlerimizde olduğumuz için bir bakıma günlük yaptığımız rutinlerimizden de alıkoyulduk. Yapmamız gereken işleri sürekli ertelemekteyiz ya da yapmamız gereken işlerde odaklanma sorunu yaşamaktayız. Çünkü okul/iş yerindeki rutinlerini eve entegre etmek çok zordur. Adaptasyon sorunu ve bunu vermiş olduğu bir odaklanamama sorunu yaşamaktayız. Bu izolasyon döneminde insanların stres ve kaygıyı azaltmak için birtakım kendilerini iyi hissettirecek şeyler yapabilir. Bunlar spor, yoga, meditasyon, kitap okumak, dizi izlemek, sağlıklı beslenmek ve uyku düzenine dikkat etmek stres ve kaygıyı azaltmaktadır. Özellikle evde egzersiz yapmak duygu durumunuzu dengede tutmaya yardımcıdır ve bağışıklık sisteminizi güçlendirir. İnternet aracılığıyla herhangi bir egzersiz ekipmanı olmadan bile yapılabilecek, evde egzersiz programı sunan birçok program ve video bulunmaktadır. Ama Sürekli aynı işi yapmakta insanı sıkmaktadır. Sürekli kitap okumak, müzik dinlemek, dizi izlemek bir yere kadar belki bizi tatmin sağlasa da ileri ki zamanlar sıkmaktadır.
Salgın döneminde dikkat edilmesi gereken bir konuda çocuklar özellikle çıkan haberlere ve aile içinde konuşulan konulara dikkat edilmelidir. Ebeveynlerdeki endişe ve korku hali çocukları da etkilemektedir. Ebeveynlerin sergilediği her davranışı çocukta ayna gibi o davranışları sergileyecektir. Özellikle bu dönemde çocukların yanında konuştuklarımıza dikkat etmeliyiz. Bazı ebeveynlerin çocukların önünde hiç bu konu hakkında konuşmamaları da çok yanlış çocuk illaki internetten yalan yanlış yerlerden bu konu hakkında birtakım şeyler öğrenecektir. Ebeveynleri tarafından geçiştirilen çocuk, bilgi edinmeyi kendi yoluyla gerçekleştirecek ve bilgi kirliliğinin çokça olduğu sosyal medya mecrasında belki de daha fazla kafa bulanıklığı ve endişe yaşayacaktır. Bu durumda sessiz kalmak çocuğu daha da endişe haline sürükleyecektir. Çocuğun anlayabileceği şekilde bu konu hakkında ebeveynlerin bilgi vermesi gerekmektedir. Özellikle Ebeveynler evde olmanın diğer insanlara fayda sağlayacağının bilincinde olmalı, çocuklara da aynı bilinci aşılamalıdır ki bu da neden evde olduğumuzun bir kanıtıdır. Şu an bile sokağa çıkma yasağından dolayı çocukların ağzında “dışarıda hastalık var.” Sözünü duymaktayım. Bu da çocuğun psikolojisini ve beden sağlığını etkilemektedir. Bu sorunlar bittiğinde bazı yetişkinler gibi çocukta dışarı çıkmaya korkacaktır. Çocuklarımıza bu durumu onların anlayacağı şeklinde anlatmalıyız.
Sonuç olarak bu salgın bitse bile kimsenin normal yaşantısına döneceğine pek inanmıyorum. Çünkü biz Türkler kültürümüz olarak da el tokalaşmalarımız, birbirimize sürekli gidip gelmemiz, el öpmemiz vb. birtakım adetlerimizin oluşu bizi diğer ülkelere göre bu kısıtlamalar normal yaşantımızı zorlayacak. Bu sebepten dolayı bu kısıtlamalar bizi daha stresli bir topluma çevirmektedir. Bu Covid-19 neticesinde insanların el yıkama sıklığı artacaktır ve belki en ufak nezle durumunda “aman ben korona oldum” diyerek doktora başvuracaktır. Bu salgın bitse bile en ufak nezle durumunda bile artık maske takma alışkanlığımız olacaktır. Bu dönemde sürekli doktorların ağzında olan bağışıklık sistemimize salgın olmadan önce dikkat etmezken şu an bunun bilincinde olup yediğimiz içtiklerimize özen göstermekteyiz ve bu belki de salgın sonrası da bu kazandığımız yeni alışkanlığı devam ettireceğiz.
Kısacası salgın sürecinde en önemli şey gerekli tedbirleri almak ve sağlıklı ve güvenli bir şekilde bu sürecin atlatılabilmesidir. Süreci sağlıkla ve güvenle atlatmanın temel koşulları arasında; kişisel temizliğe dikkat etmek, sosyal mesafe kurallarına uymak ve sosyal medya aracılığıyla salgına yönelik paylaşılan endişe verici, asılsız haberlere itibar etmemek öncelik taşımaktadır. Şunu da unutmamak gerekir ki evde rol model ebeveynlerdir. Ebeveynler bu süreçte nasıl bir tutum sergilerse çocukları da o ölçüde benzer tutum ve davranışlar sergileyeceklerdir. Bu süreçte mümkün olduğunca ailecek kendimizi geliştirecek aktivitelerde bulunmaktayız. Aslında bu olaya bir de olumlu taraftan bakmalıyız eskiden ailelerimizle zaman geçirmezken şimdi bu salgın sayesinde belki de ailemizle daha çok zaman geçirdik ve birlikte bir şeyler yaptık. Bu kötü günü en azından ailemizle ve sevdiklerimizle geçirme şansımız oldu. Bu kötü süreci en iyi şekilde sevdiklerimizle atlatmaya çalışacağız.
SAADET BİÇEK