Herkese merhaba, bugün toplumsal alanda sıkça karşılaşmamıza rağmen ismini belki de ilk kez duyacak olduğumuz bir deneyden bahsetmek istiyorum, Asch Deneyi.
Öncelikle bir örnek ile başlayalım. Diyelim ki dersiniz matematik ve hocanız tahtaya bir soru yazdı, çözeceğinizden oldukça eminsiniz belki de başarılı olduğunuz tek konu. Uğraştınız ve soruyu çözdünüz. Daha sonrasında hocanız herkesten sırasıyla bulduğu cevabı ve nasıl bir yol izleyerek bu karara vardığını anlatmasını izledi. Bir kişi ayağa kalktı ve sizin cevabınızla asla alakası olmayan bir cevap söyledi, şaşırdınız, çünkü; cevabın o şekilde çıkması imkansız lakin fazla etkilenmediniz ve aynı kararlılıkla devam ettiniz, bir başkası daha söz alarak o kişi ile aynı fikirde olduğunu söyledi ve cevabın doğru olduğuna dair emin bir şekilde konuştu. Sonra bir başkası, bir başkası daha… Hepsi birbirini destekleyen cevaplar vermeye devam ediyordu. Sıra size geldiğinde cevabınızın doğruluğundan şüphe edip ne kadar mantığınıza uygun olmasa da diğerlerinin verdiği cevabı verdiniz, ya da buna mecbur hissettiniz. Peki sizi bu düşünceye iten şey tam olarak neydi ? Cevabınızın doğru olduğunu söyleyecek kadar kendinize güveninizin olmaması mı yoksa sırf farklı ve aykırı gözükmemek için toplumsal baskıyı kabul etmenin basitliği ve kolaylığı mı ? İşte bu deney tam da bundan bahsediyor, dilerseniz şimdi deneye geçelim.
Asch deneyi, 1953 yılında yapılan ve insanın karar verme süresince çevresinin ne denli etkili olduğunu anlamaya çalışan bir deneydir. Deneyi Amerikalı sosyal psikolog Solomon Asch gerçekleştirmiştir. Yapılan bu deneyde katılımcılara bir görüş testine girecekleri söyleniyor, deneyde tüm katılımcılara bir çift kart gösteriliyor bu kartlardan birinde kısa, orta ve uzun olmak üzere 3 ayrı çizgi bulunuyor. Diğer kartta bulunan çizgi o 3 çizgiden biriyle aynı boyda bulunmakta. Deneklere bu karttaki çizginin diğer karttaki çizgilerden hangisine benzediği soruluyor. Deneyin amacı; gerçek deneğin davranışlarının diğer deneklerden ne derece etkilendiğini anlayabilmektir. Bu arada katılımcıların hepsi aynı odada bulunuyor bir masa etrafında oturuyorlar. Sırasıyla kendilerine yöneltilen sorulara cevap veren deneklerden biri hariç diğerleri Asch’ın asistanlarıdır. Gerçek denek plan gereği en sona oturtuluyor ve sıra kendisine gelene kadar verilen tüm cevaplara şahit oluyor. İlk birkaç denemede tüm denekler doğru cevap veriyorlar, sonraki denemelerde Asch’ın asistanı olan denekler hep birlikte bilinçli bir şekilde yanlış cevap vermeye başlıyorlar. Sıra kendilerine gelen gerçek deneklerin %32’si kendi düşüncelerinin aksine grubun yanlış olan cevabına katılıyorlar. Deneklerin birçoğu kendi düşüncelerini savunmuyor ve cevabın yanlış olduğundan emin olmasına rağmen bunun için çaba göstermiyorlar. Aslında insanların büyük bir kısmı farklı olduklarını düşündükleri an sırf kendilerini yalnız hissetmemek ve yargılanmamak adına hep bu yolu izlerler. Kendinden ve kararlarından emin olan insanlar -ki bu toplumun yalnızca ufacık bir kısmını kapsar- sonucu ne olursa olsun kararlarını sonuna kadar savunurlar.
İnsanlar bence tanımadıkları kişilerle bir ortamda bulunduklarında daha fazla topluluğa uyma eğilimi gösteriyorlar, tanıdıkları ve daha samimi oldukları kişilerle bulunduklarında ise tam aksine daha sorgulayıcı ve korkusuz olabiliyorlar. Ve sanırım özgüveni az olan insanlar toplum düşüncesini kabul etmeye daha çok meyilli. Bu deney bizleri, herkes tarafından yapılan ve taassup derecesinde kabul edilmiş olan tutum, düşünce ve davranışların doğru veyahut yanlış olup olmadığı konusunda sorgulama yapmaya davet ediyor.
”Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.” Malcolm X.