Hislerimiz..
Bizler çoğu zaman kendi hislerimizin, düşüncelerimizin esiri olan varlıklarız. Düşüncelerimiz bazen o kadar karmaşıklaşır ki sanki her dakika üzerimize gelmeye devam eden dört duvar arasında boğuluyormuşuz gibi hissederiz bunun önüne geçmek için ne yapabileceğimizi düşünmek isterken çok daha fazla telaşa kapıldığımızı ve daha fazla bocaladığımızı görürüz ve bunlar olurken hiç farkında değilizdir ama batıyoruzdur. Hislerimizi her zaman bastıramayabiliriz bir anda ortaya çıkan öfke nöbetleri, bir anda oluşan sevgi selleri veya bir anda gelen moral çöküntüleri ile mücadele etmek bazen ise ağlayacak duruma gelerek göz yaşlarımıza engel olamayabilir veya mutluluktan ne yapacağımızı bilmeyerek etrafa gülücükler ve kahkahalar saçabiliriz.
Bu bahsettiğim durumlar insan olmamızdan daha önemlisi bilinçli ve yaşamın farkında olan insanlar olduğumuzun, bizlerin umut vadettiğini gösteren durumlardır. Aklınızda soru işaretleri oluşmuş olabilir bu duruma şu şekilde açıklık getireyim; bir canlıya zarar geldiği zaman üzülen, bir şiddet olayına tanıklık ettiğinde gözlerinde yaşlar beliren, güzel bir haber aldığında sevincini belli edip o duyguları tadabilen ve topluma inanan gözler ile bakan bireyler olduğumuzu gösterir bizim bu durumları yaşamamız.
Her insan gibi hislerimize mani olmak yerine onları serbest biçimde yaşamalıyız duygularımızın önüne set çekmek yerine onları özgür kılmalıyız duyduğumuz bir olay, gördüğümüz bir olay bizi dehşete düşürmüş olabilir veya çok mutlu etmiş olabilir biz bağıra bağıra gülmeli çığlıklar ile ağlamalıyız hiçbir his iç dünyamızda depremler oluşturmak üzere hapsolmamalı. Bir insandan hoşlandıysak açıkça söylemeli bir hata gördüysek dürüstçe anlatabilmeli ideallerimizi serbestçe savunabilmeliyiz bunları yaptığımız için de birbirimimizi yargılamamalı ve yadırgamamlıyız. Hislerimizi, duygu ve düşüncelerimizi açıkça ifade etmekten çekinerek zamana bırakırız ve şöyle söyleriz ‘ zaman her şeyin ilacı ‘ zaman ilaç olsaydı eğer yıllar geçtikçe yaşlanmaz ve kaçınılmaz sona doğru ilerlemezdik bunu göremeyecek duruma gelene kadar toplumca birbirimizi o kadar güzel bir şekilde baskılamış ve alıştırmışız ki gözlerimiz kör zihinlerimiz dolu hale gelmişiz. Bırakın seven söylesin, üzülen ağlasın, kırılan anlatsın, korkan bağırsın..
Bu dünya özgürce yaşanmaya değer.
Hiçbir şey ve hiçbir kimse sizden değerli değildir unutmayın ki sizleri de değerli kılan bu dünyaya ve topluma kattığınız hisleriniz, duygu ve düşüncelerinizdir. Reddedilme korkusu ve ayıplanma hissiyatı bunlar yüzünden kendizi karanlıklar içerisine sürüklemeyin durun ve düşünün kaybeden sadece siz olacaksınız.. Hiçbir adım atmamışken zemin noktasında olduğunuzu düşünün ve duygularınızı, hislerinizi topluma yansıtarak bir adım atma imkanınız var bu sizi ‘sıfır’ noktasından bir basamak bile olsa ileriye taşıyacaktır öyle değil mi ? peki bunu yapmazsanız o zemin kattan sizi kim veya ne kurtaracak ?
Gelin hep birlikte önce ön yargılarımızı bir kenara bırakalım ardından insanları çekiştirmeyi onları küçümsemeyi bir kenara atalım hep birlikte kurduğumuz bu karanlık düzenin önüne geçerek özgürce düşüncelerimizi ifade edelim haykırarak hislerimizi anlatalım.
belli mi olur belki bir basamak yukarıya çıkarız 😉
05.04.2020 ZZ