Geçenlerde instagram’da dolaşıyorum. O reklam, bu reklam, şu reklam derken “TEREK ANTİK” diye bir hesapla karşılaştım.
- Terek: Dikkatimi çeken ve hayatıma giren yeni bir kelime daha. Osmanlıca sözlüğe göre duvarlara boydan boya yapılan raflara verilen admış. Merak ettim ve hesabı takip ettim.
#Şöyle Bir Eskilere Gittim#
Ne güzeldir bazen eskilere gitmek. Peki biz neden sürekli eskilere gidiyoruz? Biraz da eskiler bize gelsin.
Geçmiş anılarımız zamanımızı, antikalarımız da evimizi süslesin. Antika ; maddi değerinden çok şu günlerde maveni değerinin yüksek olduğu eski eşyalardır. Acaba bu eşyalardan günümüz Türkiyesi’nde kaç kişinin evinde var?
#Nerede O Eski Dikiş Makineleri!!#
Dikiş makinesi mi kaldı bu devirde? İnsanlar yakında üç boyutlu yazıcılardan kendi giyecekleri kıyafetleri çıkaracaklar. Ki bunun örneğini İsrailli tasarımcı Danit Peleg’te gördük. Tel Aviv’de düzenlediği bir moda defilesinde 3D (3 boyutlu) yazıcısında tasarladığı kıyafetleri sergileyen Peleg, bir röportajında iğne iplik kullanmayı bilmeyen kişilerin bu şekilde kendilerine kıyafetler yapacağını belirtmişti.
Demem o ki artık yeni model Singer dikiş makineleri de tarihe gömülüp antika olarak hayatımızda yerini alacak.
#ACABA ALACAK MI?#
Genel olarak baktığımızda özellikle “yeni nesil” dediğimiz kesimin bırakın antik eşyaları antik değerlerimizi bile bilmediklerini görüyoruz. Gün geçtikçe de bunların yok olacağı gayet açık ortada. Yapmamız gereken ise bizden sonrakilere maddi ve manevi bu değerlerimizi tanıtmaktır.
#ÇOCUKLARIMIZI ANTİKACILARLA TANIŞTIRALIM#
Çocuklarımızı ara sıra antika eşya satan dükkanlara götürmekle bu işe başlayabiliriz. Ahh ne güzeldi o tablolar, o kenarları işlenmiş tahtadan resim çerçeveleri, etaminden manzara işlemeleri, çiçekli vazolar, bakır tabak çanaklar, sırf dönüşünü görmek için çevirerek telefon numarası tuşladığımız eski, tabiri caizse çevirmeli ev telefonları… Say say bitmez. Peki bunlara olan ilgimiz!! Parmakla saysak anca o kadar yapar. İnsan bu güzellikleri kaybettikçe geçmişini de unutuyor ne yazık ki!
Oturup tekrar bir geçmişimizi gözden geçirirsek oturduğumuz sandalyeye kadar hep antikalarla büyüdük. Peki şimdi neden bunları görmezden geliyoruz? Evdeki duvar saatimizin, yemek yediğimiz tabağın, çiçek koyduğumuz vazonun antika olduğunu düşündüğümüzde işte o zaman değerlerimizden bir şeyler yitirmemişizdir.
Şimdi gaz lambamızı yakıp eskileri yad ederken yüzümüzdeki o tatlı, mutlu bazen de geçmişimizden kalan güzel anıların yansıttığı hüzünle bakır bardaklardaki çaylarımızı yudumlayalım.