Dayanıyoruz fakat neden dayanıyoruz? En güzel bakışlarımı kaçırırken gökyüzüne ya da uzaklara doğru. Bilmek istiyorum – kendimize verdiğimiz sözler nelerdi? Üzerimizdeki bu ağırlığın nedeni ne? Sorgulama, anı yaşa, oluruna bırak. Size dokununa kadar, bazı şeyler size sarılana kadar. Cevapsız sorular. Bırakılmış olaylar. İçine atılmış hisler. Peki ya kırgınlıklar? Hayatın bizi kırabildiğine şahit olabiliyoruz, geçmişin keskinliği ve geleceğin belirsizliğin ortasında, yine de gülümseyerek bak. Tekrar gülümseyebilmek. Her an gülebilmek.
Gözyaşın aktığında sileceğin kişi sensin. Yalnızlığın köşesinde beklediğinde, insanlar gelip geçerken – sanki orada yokmuşsun gibi. Bunu yaşadın. Bunu geçtin. Buradan anlamamız gereken tek cevap yeniden her şeyin geçici olduğu. Güzel anılarında, kötü anılarında, olmayacak anılarında, hayallerinde ve tüm gerçeklerle beraber. Dayanıyoruz, dimdik durmaya çalışıyoruz, kendi doğrularımızla, bizi doğrultan geçmişteki ders aldığımız hatalardan, yine aynı gökyüzünden – geceleyin aynı yıldızlardan, yarının iyi geçmesini diliyoruz.
Kaçırıyoruz. Güçlü olduğumuzu görebilmemiz için güçsüz durumda olmalıyız, acılar bizi olgunlaştırır. Daha akıllı, mantıklı, sağduyulu. Sevmenin, sevilmemenin, değer verdiklerimiz kişileri kaybetmenin, aç kalmanın, evi özlemenin ya da bir evi arzulamanın. Sıcak samimi bakışları, gülümseyebilmeyi arzulamak – evet hislerimize, düşüncelerimize ve düşlerimize öyle dokunuruz ki, yeteri kadar anlayamayız neden?
Çağrılar ve bekleyiş. En güzel şeylerin olması için bekliyoruz, bazen anlam veremediğimiz şeyler – bekliyor muyuz yoksa bekletiyor muyuz? Gökten inecek değil veya birisi size öylece uzatacak değil ya, olmasını sağlamak, çabayı sarf etmek gerekiyor. Duymaya başla, görmeye çalış, izle. Neden buradayız? Neden böyle oldu bazı şeyler? Peki şimdi değiştiremez miyiz? Eğer hayat devam ediyorsa, her şey devam ediyor demektir. Yeniden denemek. Yeniden başlamak. Şimdi tekrar düşün. Nedir gerek duyduğun cevaplar?
Dünya garip. Nereye gittiğini ve ne yaptığını bilmeyen insanlar. Adil değil. Güç acımasız kişilerin elinde – gerçeklik sadece önündeki bir engel, burada gerçek olan sensin. Sen daha önemlisin. İzlediğin bu haksızlıklar ve birlikte yaşadığın, denizde izlediğin dalgalar gibi bulanık mı? Eğer biraz derine indiğinde, görebilirsin güzel taşları, deniz kabuklarını. Hayat gibi. Derine inmeliyiz. Neden diye sormalıyız. Soru soruyu açtıkça, gerçeklerden korkmamalıyız. Bu bizim hayatımız, bizim eserimiz, kendi irademiz, tüm seçenekler bize ait. Paramparça. Biri köşede biri diğer köşede, tüm parçaları birleştirdiğimizde, hayatı görebiliriz. Yaşamak ise hayatı gördüğümüzde yaşamaktır, bir çocuğun ergenliğe geçmesi gibi, bütün boyama kitaplarındaki renkler, bir resim defterinden çizdiği güneş, ev ve birkaç insandan sonra – tüm insanlığa sığınabilmek için yaşamak, hayattır.
Kaybettim, kayboldum,
Umutlandım yoruldum,
Hayat insanları incittikçe,
İnsanlar insanları üzdükçe,
Üşüdüm, bir sıcak yaz gününde,
Görebilir miyim, güzellikleri yeniden,
Her şey bulanık iken,
Yine ve yeniden başlamak,
Tekrar gülümseyebilmek var.