Nedir teknoloji? İyi bir şey midir? Zamandan ve güçten tasarruf ettiğini düşünerek aldığımız aletler, araçlar bizi mutlu ediyor mu? İnsanca yaşamaya zaman bulabiliyor muyuz? Duygularımızı yaşamak için vakit kalıyor mu teknolojiye sahip olunca? Daha mı çok seviyoruz yoksa daha mı çok görüyoruz dostlarımızı, ailemizi, akrabamızı? Aramızdaki bağları güçlendiriyor mu? Kendimize güven sağlıyor mu bu teknoloji dedikleri? Sağlık veriyor mu? Yaşlığı, hastayı ayağa kaldırıp, gücünü geri verebiliyor mu?
Gelişen ilim sayesinde hayatımıza belki sağlık açısından yararlı gelişmeler katılıyordur ama bozduklarımızı düzeltecek ne var bu hayatta? Sağlığımızı, ilişkilerimizi yıpratan teknolojinin açtığı sorunlar nasıl düzelir, nasıl kapanır?
Herkesten, her şeyden bıkıp da kaçmak istediğimiz dünyayı teknoloji ile güzelleştiremiyoruz anlaşılan. Ne internetle yeterince iletişim içinde olduğumuz dostluklar kuruyoruz, ne cep telefonları ile sohbetin en dost, en içten, en sıcağını yapabiliyoruz. Hiçbir şey 50-60 sene öncesinde olduğu kadar doğal ve saf değil. O zamanlar sahip olunmayan televizyonlara, telefonlara, makinelere rağmen, daha bir insanmışız, daha sağlıklı, daha sevgi dolu, komşu, dost, sevgili, eş, kültürlü, medeni, paylaşan insanlarmışız.
Televizyonsuz günlerin huzurlu, şen, mutlu, aile ortamlarını LCD ekranlı, bilmem kaç kanallı, tv programlı, ayna kadar ince ekranlı, uzay çağına uyum sağlayacak kadar ultra modern cihazlarımız ve hoparlörleri sağlayamıyor.
Cumbalı pencerelerin parmaklıkları arkasından geçmesi beklenen yarimize ulaşmak için mendil düşürme, bakış atma dönemlerindeki kadar aşık olmamızı sağlamıyor çift hatlı, tv ekranlı, mp3 çalan, resim çekebilen cep telefonlarımız. Hatta sms takipçiliğine, gizli kameralarla eşimizin, çocuğumuzun neler yaptığını takip etmeye başlayan kuşkucu bireyler olduk. İletişim var ama iletişim yok. Konuşma yok, dokunma yok, güvenme yok. Şüphe, tehdit, endişe var.
Eski çevirmeli, hantal gövdeli telefonlarda yaptığımız sıcak, tatlı sohbetlerin yerini modern, görüntülü telefonlar alamadı. Süs eşyası gibi alıp koyduk bir kenara. Ama televizyon ve bilgisayar ekranı başında geçen zamandan, telefon etmeye zaman bulamadık. Hal-hatır sormaya üşendik. Kendi küçük yaşam alanlarımıza çekildik.
Televizyonların olmadığı, telefonların bile yaygınlaşmadığı, internet ve bilgisayar kelimelerinin hayal bile olamadığı zamanlarda ne kadar çok insan birbirini tanırmış, misafirlikler yapar, gelir-gider görüşürmüş. Şimdi işlerimizi kolaylaştıran binbir çeşit makine, alet ve araçla dolu evlerimizde işlerimiz bitmiyor, zamanlar yetmiyor. Hep bir telaş, bir zamansızlık sıkıntısı yaşıyoruz. Üzerimize düşen görevlerimizi tamamlamaya bile 24 saat yetmiyor. Neden? Gelişen teknoloji, iletişimi, ulaşımı, işleri kolaylaştırıp, bize zaman bırakmadı mı? Yoksa onca teknolojik aleti kullanabilmekle mi geçiyor hayat?
Ne acı! Gelişiyoruz ama teknolojik açıdan. Keşke insan olarak da gelişsek, kopmasak insanlığımızdan, sevmekten, yardımlaşmaktan, merhametten, sevgiden. Teknolojinin bu derece gelişmediği dönemlerdeki saygılı, medeni, kültürlü, dost insanlığımıza ulaşmak için; işlerimizi kolaylaştırıp, bize insanca yaşamak, sevmek, okumak, öğrenmek, bilgilenmek, konuşmak, görüşmek için zaman katabilmesi ve yaşantımızı güzel kılması gelişen teknolojiden yararlanmanız dileklerimle…