Geçmiş yıllarda uygulanan hatalı para politikalarının olumsuz sonuçlarından bazıları olan şu anki hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, yüksek döviz kurları, artan açlık ve yoksulluk sınırı, vergi yükü benzeri çeşitli sorunlara sebep olmakla birlikte kısacası eriyen bir Türk lirasına sebep oldu.
Merkez Bankası’nın tanımına bakacak olursak; fiyat istikrarı, finansal istikrar, döviz kuru rejimi, ödeme sistemlerinin gözetimi ve kontrolü olarak özetleyebiliriz ve bunları sağlarken şeffaf, rasyonel ve dolayısıyla güvenilir olması gerekir. Bu etkenlerin tamamını kapsayan ilgili yol haritaları çizilir, test edilir ve beklentiler oluşturulduktan sonra gerekli adımlar atılır. Ancak şu an uzun yıllar boyunca uygulanan irrasyonel ekonomi politikalarının izlerini taşıyan ülkemizin ekonomik durumunun karmaşasından (bkz. “faiz sebep enflasyon sonuç”, “nas”) bu yolu katetmek ve normale dönerek ekonomik anlamda refaha ulaşabilmek elbette kolay olmayacak ve kısa sürmeyecek.
Sayın Erkan’ın toplantıda belirttiği üzere; yıl sonu enflasyon tahmini “’den X’e çıkarıldı. 2024 yılı için 3 ve 2025 yılı için ise olarak belirlendiğini açıkladı.
Uzun süredir görülmeyen rasyonel yol haritası ve gerçekçi beklentiler gibi etkenlerin yeniden gündeme gelmesiyle birlikte TCMB’nin bağımsızlığı dışındaki en önemli etkenleri olan görevlerini yerine getirmeye başlaması da dolayısıyla Merkez Bankası’na ve izlenecek olan yola güveni sağlayabileceğini düşünüyorum. Toplantıda konuşulanlardan da görüldüğü üzere tam anlamıyla rasyonel bir yola girmeye başlıyoruz.
“Faiz sebep enflasyon sonuç mudur? Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” ve “Aldığınız kararlarda bağımsız olduğunuzu piyasalar düşünmüyor, siyasi etkenler söz konusu mu?” benzeri sorulara Sayın Erkan’ın “Benden siyasi hiçbir yanıt alamayacaksınız” cevabının da şeffaflığa aykırı olduğunu bilsem de verilebilecek en doğru yanıt olduğunu düşünüyorum.
Bunun sebebi olarak da yıllar boyunca rasyonel adımların dışına çıkarak yeni ve gerçek dışı şeylerden oluşan denemelerin, yetersiz kararların, verimli olmayan/olamayan atamaların ve yeni sistemle birlikte TCMB başkanını görevden alma yetkisi de eline alan yani kısacası hükümetin oyuncağı olan TCMB’nin bağımsızlığından artık söz edemeyeceğimizi zaten biliyoruz. Ayrıca maalesef ülkemizde bu soruya Sayın Erkan ile birlikte bizlerin de yorum yapması bile tehlikeli, bunu hepimiz biliyoruz.
Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan isimlerinin hem dış piyasalara hem de iç piyasalara güven sağladığı, gerekli adımları atmak üzere bu koltuklara oturdukları bilindiği için isabetli isimler olduğunu biliyoruz. Diğer bir sebep olarak da bu isimlerin gelmesinin “kötünün iyisi” olarak değerlendirdiğim için yukarıda bahsettiğim “siyasi açıklama alamayacaksınız” cevabının da bu isimlerin itibarının azalmaması ve bu isimlere güvenin kırılmaması adına doğru bir cevap olduğunu bu yüzden düşündüğümü söyleyebilirim.
Prof. Dr. Hakan Kara’nın X platformu üzerinden paylaştığı araştırmada, Merkez Bankası’nın yönetim değişikliğinin para politikasının iletişime etkisini gösteren bir bulut analizi çalışmasında da toplantı özetlerinde “kredi”, “faiz” ve “enflasyon” kelimelerini daha yoğun kullanılmaya başlandığını görebiliyoruz. Önceki yönetim ise daha çok “fiyat”, “istikrar” ve yine “enflasyon” kelimelerini kullanıyordu.
Merkez Bankası’nın başkan yardımcıları Emrah Şener, Taha Çakmak ve Mustafa Duman görevden alınarak; Osman Cevdet Akçay, Fatih Karahan ve Hatice Karahan getirildi. Bu isimler arasında on yıllık New York FED deneyimi olan Fatih Karahan ve piyasalar tarafından yakından takip edilen ve belirli kitlelerce güvenilirliği olan Osman Cevdet Akçay özellikle dikkatleri üzerine çekiyor.
Mayıs yerel seçimleri öncesindeki MB’nin irrasyonel politikalar izlediği dönemin başkanının ve başkan yardımcılarının görevden alınarak yerine piyasalarca güvenilir ve deneyimli isimleri getirilmesi de bir nebze olsun hem bireylerin hem de piyasaların güvenini kazanmasına ve umutlanmasına sebep oluyor.
“Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türk bankları için görünümünü negatiften durağana çevirdi. Kurum, kredi notu verdiği 17 Türk bankasının her birinin not görünümünü ‘durağan’ olarak belirledi. Buna gerekçe olarak ise; ortodoks politikalara dönme yönündeki ilk adımlarının, Türk bankaları için faaliyet koşullarını desteklediğini ifade etti.“
Yukarıdaki haberi de rasyonel politikalara dönüş, gerçekçi -tartışılabilir bir gerçeklik- beklenti, tahminler ve doğru kararların sebep olduğundan dolayı ufak da olsa bir iyileşme olarak değerlendirebiliriz. Ancak beklentimiz ve isteğimiz elbette bu “ufak” iyileşmenin doğru, şeffaf ve istikrarlı adımlarla daha da iyileşmesi ve her anlamda ülke olarak normale dönmemiz olduğunu umuyorum.
Son olarak; yukarıda bahsettiğim konular adına son bir yorum yapmak gerekirse güvenmek bir yana, umutlanma konusunda -her şey yolunda gitse bile- önümüzde uzun bir yol olduğundan dolayı fazla heveslenmemek ve temkinli olmak gerektiği görüşündeyim. Bu yüzden enflasyon karşısında kendimizi altın gibi kıymetli madenler, borsa, fon ve mevduat faizi gibi etmenlerle korumalı ve piyasayı takip etmeliyiz. Ayrıca her bireyin başlangıç seviyesinde dahi olsa finansal okuryazarlığa sahip olması; hem piyasayı ve gündemi takip ederken gerekli analizleri yaparak çeşitli çıkarımlarda bulunabilmek hem de tasarruf ve yatırım yaparken de çeşitli hataları minimize edebilmek için oldukça önemlidir.