Birçoğumuz zamanının genel bir kısmını topluluk halinde olan mekanlarda geçiriyoruz. Okul çağında olanlarımız okullarda, üniversitelerde; yaşça biraz büyük olanlarımız (ki buna ben de dahil) çalıştığımız iş yerlerinde ya da evde. Yani kısaca birileriyle muhatap olabilecek yerlerdeyiz çoğu zaman. Peki her zaman duygularımızı rahatça ifade edebiliyor muyuz ? Her istediğimiz şeyi söyleyebiliyor muyuz? Mesela bir haksızlıkla karşılaştığımızda ‘bu haksızlık bunu yapman/yapmaman gerekiyor’ diyebiliyor muyuz? Gelin birlikte bakalım.
Bir sınıftayız. Sınav oluyoruz ve arkadaşımız bizden kopya çekti. Öğretmen bunu gördü ve ikimize de ceza verdi. Bu durumda ne diyebiliriz ki. Suçlu olmadığımızı söylesek bize kim inanacak? Susuyoruz.
Bir kızdan/erkekten hoşlanıyoruz fakat açılamıyoruz. Çünkü ya reddederse korkusu sarıyor benliğimizi. Susuyoruz.
Ya da bir iş yerindeyiz. İşbölümüne dayanan bir sistem ve herkesin kendi yapması gereken bir iş var. Bizden bir önceki arkadaş kendi iş yükünü azaltmak için yapması gereken işi bize bırakıyor. İş aksamaması adına mecburen yapıyoruz. Bir daha tekrarlanıyor, yine yapıyoruz. Olmadı uyarıyoruz ama o umursamıyor. Hiyerarşik sıralamaya göre bir üstümüze söylüyoruz sorunu çözüyorlar. Ama bu durum sürekli tekrarlanınca artık bizi sorun çıkaran biri gibi göreceklerini düşündüğümüz için söyleyemiyoruz. Bir süre sonra onun davrandığı şekilde davranıyoruz fakat kendileri hiç o şekilde davranmamış gibi tepkiler görüyoruz. İnsanlarda öyle bir nezaketten uzaklaşma var ki haklı olduğumuz konuyu bile savundurmuyorlar. Susuyoruz.
Bir de evdeki durumlara bakalım. Özellikle baskıcı bir ailede büyümüşsek ‘bunu giyeceğim, şurada gezeceğim ya da bunu almak istiyorum’ gibi cümleler kullandığımız anda geliyor peş peşe azarlamalar. ‘Alem ne der ? Oraya neden gideceksin? Kimle gideceksin? Sen önce dersini çalış!’ Vs. vs. örnekleri çoğaltabiliriz. Saygıdan dolayı kendimizi geri çekiyoruz, hakkımızı savunamıyoruz. Susuyoruz.
Peki bu hep böyle mi devam edecek? Haklıyken neden haksızmışız gibi susmaya gizliden(?) zorlayan bir sistem var? Kimse neden karşıdakini anlamaya çalışmıyor empati kurmuyor ve haklı olabileceği gerçeğini düşünmüyor? Aslında her şey kendi içimizde bitiyor. Biz değişirsek bizim dünyamız da değişiyor. Önce biz empati kurarak yaklaşırsak , karşımızdakiler de bir süre sonra değişiyor. Anlayış göstermeler başlıyor ve bu da hayatı daha yaşanılabilir kılıyor. Ha bir de bize göre işlemeyen sistem de var. Üstün astlara yaptığı haksızlıklar. Böyle bir olay meydana geldiğinde yine susmak zorunda kalıyoruz çünkü işten kovulmayalım dimi ?
Yani her türlü bir şekilde bastırılıyor içimizdeki duygular ve düşünceler. Ama hayat yaşadığımız duygulardan/düşüncelerden ibaret değil midir zaten. Onları dışarı vurduğumuz kadar yaşamıyor muyuz? Yaşadığımız hayat bizim ve bir kere veriliyor. Mutluyken doyasıya kahkaha atamadıktan, üzgünken canımızın istediği kadar ağalayamadıktan, haksızlığa uğradığımızda karşı koyamadıktan, bir şeye ben bunu istiyorum ya da istemiyorum diyemedikten sonra yaşıyorum diyemeyiz ki. Bu yüzden içinizdeki tüm duyguları istediğiniz gibi yaşamanız dileğimle mutlu kalın diyorum ve eğer sonuna kadar okuduysanız da teşekkür ediyorum.
🙂