Hz. Mevlana’nın da dediği gibi, ‘Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün hayat veren su yarın boğabilir’
Yapılan bilimsel bir çalışma da 4 ayrı kavanoza bir miktar pirinç ve suyu koyulmuş ve seçilen 4 farklı kelimeyi her gece kavanozlara söylenmiş bunlar sevgi, şefkat, savaş ve tecavüz. Tam bir ay sonra kavanozlara bakıldığında sevgi ve şefkatin söylendiği kavanozlar beyaz renkte, savaş ve tecavüzün söylendiği kavanozlar ise sarımsı-kahverengimsi renge dönmüşlerdir. Bu deney sonrasında suyun gizemini iyice merak uyandırmıştır.
Hz. Muhammed’in bir hadisine göre başlangıçta hiç bir şey yoktu sadece Allah ve arşı yani bulunduğu yer su üzerindeydi. Yerin ve göğün oluşumundan çok uzun bir zaman sonra Allah bu gizemlerle dolu bu maddeyi dünyamıza gönderir. Ve hayat başlar. Dünya adeta bir sanat eseridir derken insanla tanışır. Gel zaman git zaman günümüze geliriz. Bir koşuşturmaca bir telaşın içindedir insanoğlu. Varoluşumuzun temel yapı taşı olan suyu hayatımızın her alanında kullanıyoruzdur. Onun sayesinde temizleniyor, besinlerimizi üretiyor, yemeğimizi pişiriyor, gerektiğinde serinliyor gerektiğinde ısınıyoruz. Saymakla bitmeyecek bir liste oluşturulabilir suyla ilgili. Peki, hiç bunları yaparken derinlemesine düşündük mü nedir bu madde diye?
Yıl 1956 kitle imha silahlarının üretildiği ve araştırılmalarının yapıldığı gizli bir askeri laboratuvar. Aralarında birçok bilim adamının bulunduğu bir toplantı gerçekleştiriliyor. Toplantının konusu yıllardır üzerinde çalıştıkları güçlü ve yeni bir bakteriyolojik silah. İnsan nesli açısından çok tehlikeli olabilecek bu silah için yapılan araştırılmaların neredeyse sonuna gelmişlerdi. Dünya için büyük bir tehlike arz eden toplantı aniden bölündü. Toplantıdaki herkes şiddetli yemek zehirlenmesinden aniden hastaneye kaldırıldı. Ve hayatlarını kaybettiler. Yapılan araştırmalara göre ne olduğu konusunda hiçbir sonuca varılamadı. Toplantıya katılanlar masanın üzerindeki sudan başka hiçbir şey tüketmemişlerdi. Su incelendi fakat herhangi bir zehre veya katkı maddesine rastlanmamasına karşın herkesin ölüm raporuna su zehirlenmesi yazıldı.
Yıllar sonra yapılan bazı bilimsel araştırılmalarda suyun bildiğimizin çok ötesinde bir madde olabileceği olgularına ulaşıldı. Yapılan araştırılmalar ışığında suyun kendi içinde dış etkenlerden duygulardan ve düşüncelerden etkilendiği ve değişime uğradığı keşif edildi. Adeta bir bilgisayar gibi dış etkenlerden gelen enerjileri hafızasına alıyor ve insan aklının hala anlayamayacağı şekilde moleküller arasında değişimler gerçekleştiriyor. Bilim adamlarına göre bu kümeler bir hafıza hücresi görevi görüyor v su dünya ile ilişkisi tamamen buraya kaydediyor. Moleküller bir alfabedeki harfler gibi yer değiştirerek adeta gizemli bir şifre oluşturuyorlar.
1995 yılında Japon bilim adamı Masaru Emoto birbirinden farklı müzikleri suya dinleterek sudaki değişimleri mikroskop altında inceledi. Bilim adamlarının hala çözümleyemediği durum ise su dünyada katı, sıvı ve gaz halde bulunabilen tek madde olmasıdır. Japon bilim adamının yapmış olduğu deneyin sonucuna göre suya en iyi gelen kristalleri bileştiren en güçlü kelimelerin sevgi ve şükretmek olduğu keşfedilmiş.
Hemen hemen her dinde suyun büyük bir önemi vardır. Tibetli rahipler hastalıkları iyileştirmek ve daha uzun yaşamın sırrının içimizdeki kötü sudan arınmaktan geçtiğine inanmaktadırlar. Müslümanlar ibadetlerini gerçekleştirmeden önce suyla abdest almaktadırlar. Hristiyanlar ise suyun içinde vaftiz ediliyorlar. Suyun daha bilinmeyen birçok gizemi olduğu da düşünülmekte ve araştırmalar devam etmektedir.
SUDA’Kİ BÜYÜK GİZEMLER
Subscribe
Giriş Yap
Yorum yapmak için giriş yapmalısın
0 Yorum