Kalbim sakladıklarıyla ve sakındıklarıyla doldu taştı. Koşmaktan nefes nefese kalan küçük bir kız çocuğu gibi, bir ağacın arkasına saklandım ve yaprakların hışırtısını delip geçen kalbimin sesine kulak verdim . Ah kalbim, dinliyorum seni… Atışları yavaş yavaş normale döndü ve bana seslendi… ‘Bulunduğum yerin çok ötesinde ruhum. Denizlerde, ormanlarda, bir kıyıda, bir dağda, bir akarsuda , bir yamaç başında . Ama bulunduğum yerde değil buna kefilim‘ dedi.
Üzgünüm, çok üzgünüm diyebildim sadece… Sahi şimdi ben nereye gideceğim? Saklanabileceğim bir yer var mı ? Kaygısızca, korkusuzca durup dinlenebileceğim bir yer var mı ? Hep olduğu gibi yine cevaplarını bekleyen sorular. Ama bu sefer hiç niyetim yok kalbime sorularla yüklenmeye. Ben anlaşılmaya çalışmaktan vazgeçtim . Çünkü önce kendimi anlamalıyım, kendimi sınamalıyım. Ezbere bildiğim tüm şarkıları, gezdiğim tüm yöreleri, tanıştığım tüm yüzleri unutmalıyım . Geç kalmalıyım vapura, randevulara gitmemeliyim, güneş doğduğunda perdeyi kapatmalıyım, susmalıyım…
“Şşşş sakin ol” dedi kalbim. Uzandım toprağa kollarımı açtım ve gözlerimi kapattım, nefesimi tuttum. Aklımın tüm odaları alarma geçti. Hızlarına yetişemedim anıların, an da kalamadım. Sahi yine sormadan edemeyeceğim . Hangimiz an da kalmayı başarabildi ki ? Yaşarken ya geçmişte ya da geleceğin belirsizliğinde kaybolduk durduk. Aksini iddia edenlere de hadi ordan dedik hadi!. Küçücükken minik bir battaniyem vardı, dünyanın en yumuşak yününe sahip olduğunu düşünürdüm. Gittiğim her yere onu götürürdüm. Zannederdim ki hep küçücük kalacağım ve o battaniye bana hep kocaman gelecek… Büyüdükçe neler küçük gelmeye başladı? Sıkıca sarıldığımız o küçücük şeyleri büyükleriyle değiştirdik. Hep daha fazlası, daha fazlasını arar olduk. Yetinmeyi bildik mi, inan hiç bilmiyorum. İçimizde bir boşluk var sanıp o boşluğu doldurmak isterken öyle şeyler yaptık ki, boşluklar daha da fazlalaştı. Sonra durup dedim ki , ileriye koştuğumu sanarken aslında yerimde saymışım… Deneyimlerim, tecrübelerim beni büyütmüş, ellerimden tutmuş bazen de savurmuş . Sonra kendimle kafa kafaya verip düşünüp durmuşum. Kendimden sıkılıyorum bazen, tekrara düşüyor gibiyim. Hatta bazen ayna karşısında yüz hatlarımı inceliyorum. Kaç kişiyiz bunu yapan diye de kendimi düşünmekten alıkoyamıyorum . Kaç kişiyiz gözlerimize bakıp hüzünlenip, derinlere inen ?
“Şükret, varlığına şükret” dedi kalbim. Elimde yürüyen karıncaya dikkat kesildim. Toprakla bütünleşmiştim. Hava kararıyordu, üşüyordum. Sonra sessizlik içimi ürpertti. Kalbimi karşıma koydum, dile geldi ve konuşmaya başladı…
“Doğduğunda kısık sesli ağlıyordun. Doğmak için hiç acele etmedin, hatta geç dünyaya gelmeye karar verdin. Annenin karnında kalbin oluşmaya başladığından beri seninleyim… Vücut bulmuş halime bakıp seninle çok gururlandım. Seni çok sınadım, bazen deli gibi çarptım, bazen ölmüşsün gibi sessiz kaldım. Güzel taşıdın beni en azından elinden geleni yapmaya çalıştın. Seni hayatta tuttum ve son nefesine kadar da tutmaya çalışacağım. Peki sen bana yaptıklarını merak ediyor musun ? Anlatayım… çok şey biriktirdin, çok şey sakladın içime… Ama çarpmaktan vazgeçmedim. Seni kırmalarına, incitmelerine izin verdin. Hırpaladın kendini, zorladın. İhaneti öğrettin bana, acıyı yaşattın. Sonra ders aldın ve sevmeyi öğrendin, şans vermeyi başardın. Merhameti sakınmadın, vefayı öğrettin. Sen benimle ben seninle çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Kendini kaybolmuş, yalnız, çaresiz ve korkmuş hissedersen elini göğsüne koy, gözlerini kapat ve sesime kulak ver” dedi.
Gözyaşlarım söz yaşlarıma karışmıştı. Hem mutlu, hem üzgün, hem de gururluydum. Ne kadar yolun başında olduğumu ilerlemeyi öğrendiğimde anladım. Affetmeyi öğrendikçe, güçlendim ve yenilendim . Kendimi savunmayı bıraktığımda özgürlüğümü ilan ettim . Kendime ait kurduğum o küçük dünyada kendi kahramanım olup insanlara dokundum ve izler bıraktım. İzin aldım, izin verdim. Küstüm ama barıştım da. Saatlerce konuştum, günlerce sustum. Gözlerimi denize diktim seyrettim, denizi içmiş gibi oldum, oksijende boğuldum. Güvensizlikle zehirlendim. Sadakatle tedavi oldum . Kaybolduğumu düşündüğümde özüme döndüm. Hayatın acımasızlığına karşı kemikleştim.
Herşeyimle kalbime ve varlığıma teşekkür ederim …
Ceren Yılmaz
01.01.2021