Çağdaş toplumlarda demokratik sistemin daha etkin işlemesinin herhalde en önemli unsuru, “sosyal diyalog”dur diye düşünmekteyim.
Türkiye; senelerdir demokrasi sancısı çekmekte ve demokrasiye musallat olan demokrasi dışı güçlerin neden olduğu sorunların enkazını kaldırmaya çabalamakta.
Ülkemizde demokrasi bilinci ve geçmişi eskiye dayanmaktadır. Her ne kadar Cumhuriyet Türkiye’si bürokrat ve asker kadroları tarafından kurularak “demokrasi denemeleri” yapılmış ise de, ülkemizde çoğu ülkeye göre daha fazla demokrasi kültürü olduğundan dem vurulabilinir.
Yalnız ülkemizin en büyük açmazı, siyasal tarafların bir araya gelerek, ülkenin menfaatlerine yönelik ortak aklı oluşturamamalarıdır.
“Sosyal Diyalog”; ekonomik ve sosyal konularda, işçi ve işveren üst örgütleriyle toplumun diğer çıkar gruplarının örgütlenmiş kesimlerini bir araya getiren, kararlaştırılacak “planlar ve politikalarda” asgari müştereki bulmayı hedefleyen demokratik toplum sürecinin önemli vasıtalarındandır.
Esasında daha çok çalışma hayatının barış ve düzen içinde işlemesi adına ortaya sürülen bu sosyal diyalog olgusu, bence, sosyopolitik hayatımız içinde kullanılabilinir.
Bu bağlamda, devlet ve devletin kamusal alanda yansıması olan, belirli bir dönem için işbaşına gelen hükümetlerin, yukarıda bahsi geçen demokratik toplum sürecinin etkinliğini arttıracak vasıtayı aktif hâle getirmesi, varolan sorunların çözümlenmesini sağladığı gibi bloklaşmaları da azaltabilir.
Sosyal diyaloğun etkileşimde bulunacağı duygu durumlarına baktığımızda: Hoşgörü, empati yetisi, konuşabildiğin kadar “dinleme” olgunluğu, müzakere kültürü, çokseslilik, iletişim ve ilişki kanallarının çoğunluğu göz önünde tutulmalıdır.
Bence… Bizim bugünlerde en çok gereksinim duyduğumuz husus, diyalog girişiminde bulunmaktır. SOSYAL DİYALOG, kapitalist toplumun kendi çıkarlarına aykırı gördüğü SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN de önemini arttırabilir.