Eğitim ve eğitimin kalitesi, tüm zamanların -kanımca- en çok kafa yorulduğu konuların başında geliyor.
Eğitim tarihte her zaman iyi amaçlar için kullanılmadı: Rahmetle anmak gerekirse Cengiz Aytmatov’un “Mankurtluk” üzerine verdiği bilgiler bizi şaşırtsa ve ürkütse de işkence ve türleri üzerine yapılan çalışmalar, gerçek ve kaliteli bir eğitime işaret ediyor. İnsanın hırsının törpülenmemesi yıkıcı ve sapkın sonuçlar doğurmaktadır.- maalesef-
Burada asıl sorulması gereken şudur: Başarmak sadece hedefine ulaşmak mıdır? Üzerine yoğunlaştığım konuların başında bu sorunun cevabı gelir.
Mevcut iktidara böylesi bir güce ulaşabileceği söylense kesinlikle inanmazdı.
Buna karşın; böylesi muazzam bir güce sahip olan iktidar, bu ülkeyi hiçbir surette yönetemiyor. Sadece muhalif kanadı kastetmiyorum. İktidara gönül vermiş ve gerçekten onlara samimiyetle bağlı insanları da yönetemiyor. – Meclis gözlemlense yeterli-
Yönetmek, eğitim; siyaset ve ekonomi… -Hatta biraz daha ileri giderek- tüm bilim mecraları birer disiplindir. Ben disiplini Keyfiyetin zıttı olarak tanımlamakla birlikte: Kendi kurallarına, istikrarlı ve tutarlı tüm bağlılıkları da disiplin olarak değerlendiriyorum.
Mevcut iktidarın neden yönetemediği haliyle apaçık ortada… Kendileri hiçbir kurala istikrarlı ve tutarlı bir şekilde bağlı değil. Kanımca başarısızlık da burada yatmaktadır. Yani: hırsın peşinden ucuzca gitmek… Çünkü kalite pahalıdır, ilkelidir, tavizleri sevmez…
Muhalefetin başarısızlığı: İktidarı ölçü almasından kaynaklıdır. Çünkü hedefteki ve amaçtaki zerrece yamukluk sonsuz düzlemde kendini tekrarlayan bir çembere dönüşmekte öteye gidemez. Ne kadar basit ve anlamsız olsa da Karakterlerin ve kurumsal yapıların ilkeleri olmalı.
Eğer ilkeleriniz varsa geç de olsa amacınıza ulaşırsınız lakin; o önemsemedimiz sevimli, masum, minik tavizlerin, “TACİZ”lere -hatta işkencelere- dönüşmesi an meselesidir. Sonsuz çember sarmalı minik ve önemsiz görülen tavizlerle başlar. Sonrasıda ise çaresizlik ve bağımlılık teneffüs ettiğimiz hava gibi her tarafımızı kaplar.
Bağnazlık ve tutuculuk ise amaca varmak yerine durmaktır. Amaçta bir sapma olmamakla birlikte amaca ulaşmak imkansızdır.
Peki insanlar nasıl kurtulacak bu Sonsuz Çember Sarmalı’nın girdabından?
Çok basit: hatasını kabul edecek ve özür dileyecek. Bunun önündeki en büyük engel: şüphesiz korkudur. Cezalandırılma korkusu…
Cezalandırılma felsefî ve mistik bakış açısına göre: Arınmadır.
Bir İngiliz firması Belçika devleti için uyuşturucu ile mücadele amaçlı arıları eğitirken biz aklı vefası ve erdemli olan insanı egitemiyoruz.
Ben kendi adıma, insanlığın medeniyet mirasına sahip çıkmadığım ve gerçekten eğitemediğim sonraki nesilden özür diliyorum.
Hepimiz insanlığa birer özür borçluyuz.