Bir birey, hayatın her safhasında kendi varlığının farkında olan kişidir. Burada farkındalığın tonu ve kalitesinin hiçbir önemi yoktur. Şayet; kişi kendi varlığının farkındaysa artık birey olmuştur. çünkü o tek başına toplum için bir dişli olarak kendini görmekte kendi varlığının toplum için önemli olduğunu, varlığının toplumu tamamladığını bilmektedir.
Oysa cahillik tam tersine bir okyanusta amaçsız bulunan bir su damlası gibidir. O devasa sistemde bir damladır herhangi bir aktivitesi ve fonksiyonu yoktur. Ve Okyanusun damlalardan oluştuğunun farkında da değildir.
Haliyle bilinçli ve bilinçsiz; birey ve kişi arasındaki mutlak ayrımı bu şekilde öğrenmiş oluyoruz.
Bilinçsiz, güdümlü, cahil veya nötr bir insan her yönüyle toplum için yüktür, Ancak; çelişkili bir biçimde bu cahil kitle aynı zamanda toplumu da sırtlamaktadır. ( İş gücü, üretim, tüketim, kullanılma katsayısı ve ihtiyaç anında sorgusuz hazır olma vb) Çünkü toplumun üst yönetici tayfası varlığını bu devasa kitleye borçludur Bilinçli ve birey olduğunun farkına varmış herhangi bir kimse hızlı bir şekilde her türlü dönüşümü ön görebilir ve bu öngörüsü doğrultusunda kendini revize edebilir, dönüştürebilir bir forma ve karaktere sahiptir.
Her ne olursa olsun bu yapıda, bu dönüşüme uyum sağlamayacak bir bireyin bilinçli olduğunu söylemek yazık ki imkânsızdır. Bilinçli olduğunu düşündüğümüz ancak uyum sağlama ve dönüşme konusunda katı olan bireyler genellikle ticari kişiliklerdir Yani bunlar her şeyin farkındadır bilinçleri vardır. Dünyanın nereye gittiğini ön görebilirler ancak kârlılık söz konusu olmadığı için bu yönde atılmazlar bu yönde ilerlemezler. Onlar için ticari olarak değerlendirilen bir şeydir ticaret ticari kişilik diyoruz biz bunlara
Ticari karakterde genellikle toplumun görev verilmiş katmanlarında ağır bir şekilde hissedilmektedir. Bireyler haliyle rollerini, konumlarını kaybetmek istemezler. Bu tür insanları ürün olarak tabir edersek pekâlâ bunların defolu olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu insanlar eğitimlidir, bilinçlidir. Lakin eğitimli ve bilinçli davranmazlar tamamen mutaassıp ve tutucudurlar, hiçbir cahilin olmadığı kadar katıldırlar, küçük hesaplar yaptıkları için küçük bir kişiliğe zamanla sahip olurlar.
Somutlama örneğin de cahillik şöyle tarif edilebilir hepimiz biliyoruz ki cahillik somut bir kavram değildir. Soyut kavramlar da genellikle görecelilik ile basit bir tanımlamadan öteye gitmez. Bu konularda genellikle, yorum bile yapılmaz.
Cahil, kime göre cahil, cahil neye göre cahil? Biz burada cahilliğin sosyolojik katman olarak yerini tartışmıyoruz, konuşmuyoruz. Bizim tanımlamada, somut tanımlamada maksadımız cahilliğin ne olduğunu tam olarak anlamak ve anlatmaktır.
Herhangi bir grup, cenah herhangi düşünsel bir yapı için bir kişiyi gördüğünüzde artık daha kolay bir şekilde biraz sonra vereceğim somutlama örneğin de ortaya çıkacaktır.
Örnek veriyorum: Herhangi bir şeyi kestiğinizde bir cam parçası ya da bir tahta parçası kenarları inanılmaz kesicidir. kesiciliği azaltmak için zımpara kullanmanız gerekir.
Zımpara = Egitim.
O haliyle kullanırsanız kim yaklaşırsa yaklaşırsın temas ettiği anda bir tarafını keser, zarar görür işte cahillik insanlardaki o keskin olan taraftır. Bu keskinliği kimde görüyorsanız bu insan cahildir, bu insan bilinçsizdir. peki böyle bir insana nasıl yaklaşırsınız?
Eşya üzerinden devam edelim
eşya ise bir eldiven takıyorsunuz, bir eldiven takıp o şekilde dokunmaya çalışıyorsunuz, çünkü zarar görmemeniz gerekiyor.
Eldiven = Önyargı
İnsan ise: önyargıyla yaklaşıyorsunuz çünkü kendinizi ondan korumanız gerekiyor, haddinden fazla keskin zımparalanmamış ve kendini de zımparalı atmıyor da…
Önyargılarımız haliyle doğrudan herhangi bir şey…
Cok sıcak, çok soğuk, çok keskin veya zehirli bir şeyi tutmak için kullandığımız eldivendir. Cahil kenarı kesik ahşap, cam veya zehirli bir bir şey gibi zarar verici bir objedir.
#Saygı ile kalınız….
Resim
Firdevs Meva POLAT